Vergi Yargısı Kararları Işığında Haksız Çıkma Zammı

ÖZET

Makalede, haksız çıkma zammının tanımlaması yapılarak vergi yargısı kararları ve mevzuat doğrultusunda haksız çıkma zammının hangi işlem ile istenilebileceği, haksız çıkma zammının istenilmesine ilişkin işlemin dava konusu yapılıp yapılamayacağı, haksız çıkma zammı istenebilmesi için dayanak olan ödeme emrine karşı açılan davada verilen kararın kesinleşmesi gerekip gerekmediği, dayanak kararın esasa ya da usule ilişkin olmasının veyahut feragatle sonuçlanmasının haksız çıkma zammının istenilmesine etki edip etmeyeceği hususları açıklanmaya çalışılacaktır.

I.HAKSIZ ÇIKMA ZAMMININ TANIMI VE ŞARTLARI

Vergi hukukuna ilişkin mevzuatta haksız çıkma zammının tanımı yapılmamış olmakla birlikte 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinin 5. fıkrasında, İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı % 10 zamla tahsil edilir.” hükmüne yer verilmek suretiyle haksız çıkma zammının hangi şartlarda alınacağı ifade edilmiştir.

Haksız çıkma zammı, vadesinde ödenmeyerek kesinleşmiş alacakların ödemesinin geciktirilmesine mani olmak ve bu nedenle Yargı mercilerinin meşgul edilmesini engellemek amacıyla konulmuş bir yaptırım mahiyetindedir.

Haksız çıkma zammı istenebilmesi için; ilgilisi adına düzenlenen bir ödeme emri ve bu ödeme emrine karşı açılan davanın ret ya da kısmen ret ile sonuçlanmış olması gerekmektedir.

Aşağıda, haksız çıkma zammına ilişkin hususlara yargı kararları ve mevzuata atıf yapılmak suretiyle değinilerek konu hakkında yapılan araştırma çerçevesinde bilgilendirme yapılmaya çalışılacaktır.

II. HAKSIZ ÇIKMA ZAMMININ İSTENİLME ŞEKLİ

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 37. maddesinde, “Hususi kanunlarında ödeme zamanı tesbit edilmemiş amme alacakları Maliye Vekaletince belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda metni verilen yasal düzenleme uyarınca, haksız çıkma zammının dayanağı olan ödeme emrine karşı açılacak davada Mahkemece verilen ret kararı üzerine hesaplanacak olan haksız çıkma zammının vadesinin ne olduğu konusu Yasalarda düzenlenmediğinden 6183 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca haksız çıkma zammının doğrudan ödeme emri ile değil de öncesinde tesis edilecek bir işlem ile istenilmesi gerektiği sonucuna varılabilir.

İdare de uygulamada haksız çıkma zammını doğrudan ödeme emri ile istememekte öncesinde 2 nolu ihbarname düzenleyip 1 aylık süre vermek suretiyle ilgilisine bildirmektedir.

Uygulamada ve Danıştay kararlarında haksız çıkma zammının doğrudan ödeme emri ile değil de öncesinde tesis edilecek bir işlem ile ilgilisinden istenmesi kabul edilmekle birlikte Danıştay 4. Dairesinin bir kararında yer alan muhalefet görüşünde, “6183 sayılı yasanın 58 inci maddesinde, ödeme emrine yönelik davanın da kısmen veya tamamen haksız çıkan borçludan hakkındaki itirazın reddolunduğu amme alacağının % 10 zamla tahsil edileceği açıklanmıştır. Amme alacağının tahsili işlemlerinin aynı yasanın 54. ve devamı maddesine göre ödeme emri tebliği ile başlayacağı açıktır. Buna rağmen ödeme emri yerine İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinde tarhiyatlara yönelik davaların vergi mahkemesince kısmen veya tamamen reddi halinde bu karara göre hesaplanacak vergi ve cezaların miktarlarının hesaplanıp yükümlülere bildirilmesi için öngörülen ikinci ihbarname niteliğini taşıyan bir ihbarname ile haksız çıkma zammının ödenmesinin istenilmesi yasaya uygun değildir.”[1] şeklinde görüş belirtilmek suretiyle haksız çıkma zammının ödeme emri ile istenilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Belirtilen görüşe katılmak mümkün değildir. Zira Mahkeme kararı üzerine hesaplanacak haksız çıkma zammının vadesi belli değildir. 6183 sayılı Kanun’un 37. maddesinde de vadesi belli olmayan amme alacağı için ilgilisine 1 ay süre verilmesi gerektiği hususu açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla haksız çıkma zammının ancak kesinleşen amme alacaklarının tahsili için düzenlenebilecek olan ödeme emri ile doğrudan istenilmesi hukuken mümkün değildir.

1 sayılı Tahsilat Genel Tebliği’nin ikinci kısım, birinci bölümünün III/5 maddesinde, Kanunda %10 zammın hangi sürede ödeneceğine yönelik özel bir düzenleme yer almadığından, bu alacağın vadesinin 6183 sayılı Kanunun 37 nci maddesine göre ilgilisine 213 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak tebliğ ile verilecek bir aylık ödeme süresi ile belirlenmesi gerekmektedir.” düzenlemesine yer verilerek haksız çıkma zammının doğrudan ödeme emri ile istenmemesi gerektiği ifade edilmiştir.

Haksız çıkma zammının istenilmesine ilişkin olarak düzenlenen 2 nolu ihbarnamelerin dava konusu edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay 7. Dairesi ile diğer daireler arasında görüş ayrılığı bulunmakla birlikte ağırlıktaki görüş dava konusu edilebileceği yönündedir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun bir kararında[2] haksız çıkma zammına ilişkin 2 nolu ihbarnamenin dava konusu edilebileceği kabul edilmiştir.

Danıştay 3. Dairesinin bir kararında[3] ve Danıştay 4. Dairesinin bir kararında[4] aynı yönde karar verilmiştir.

Danıştay  7. Dairesinin bir kararında, “Olayda ise, dava konusu 2 numaralı ihbarname, 213 Sayılı Kanun’un 34  ve 35. maddelerinde belirtilen şekilde usulüne uygun bir ihbarname olmadığı gibi, Mahkeme kararının yerine getirilmesi amacıyla düzenlenen bildirim niteliğinde bir işlem olup, idari davaya konu edilmesi olanaklı bulunmadığından, bunun mükellefe tebliğ ya da tevdi edilmiş olmasının da söz konusu durumu değiştirmesine olanak yoktur.”[5] şeklinde karar verilmiştir. Anılan kararın oyçokluğu ile alındığını da burada hatırlatmak isteriz.

Burada üzerinde durulması gereken başka bir konuda haksız çıkma zammını içeren 2 nolu ihbarnameye karşı açılacak davanın, tahsilatı durdurmayacağı hususudur.Zira 2 nolu ihbarname 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin 4. fıkrasında ifade edilen, (213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nda düzenlenen tarh yöntemlerinden değildir.) anlamda tarhiyat değildir. Dolayısıyla haksız çıkma zammının tahsilatını durdurmak için bu işleme karşı açılacak davada Mahkemeden yürütmenin durdurulması talebinde bulunulması gerekmektedir.

III. HAKSIZ ÇIKMA ZAMMINDA DAYANAK KARARIN KESİNLEŞMESİ GEREKLİLİĞİ

Haksız çıkma zammının istenebilmesi için dayanak olan Mahkeme kararının kesinleşmesi gerekip gerekmediği konusu önem arzetmektedir.Danıştay Vergi Dava Daireleri arasında bu konuda büyük oranda görüş birliği bulunmakta  olup haksız çıkma zammının istenebilmesi için dayanak olan Mahkeme kararının kesinleşmesi gerektiği açıkça ifade edilmektedir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun bir kararında, “Adına düzenlenen ödeme emrine karşı açtığı dava reddedilen davacı temyiz yoluna başvurmasına karşın, haksız çıkma zammı, davanın reddine ilişkin hükmün kesinleşmesi beklenmeden istendiğinden, haksız çıkma zammının kaldırılması yolundaki ısrar kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.”[6] şeklinde karar verilmiştir.

Danıştay 3. Dairesinin bir kararında[7], ödeme emrine karşı açılan davanın reddi yolundaki Mahkemelerinin 14.6.2007 gün ve E.2006/969, K:2007/591 sayılı kararının, Danıştay Üçüncü Dairesinin 17.8.2007 gün ve E:2007/2759 sayılı kararıyla yürütülmesinin durdurulduğu, bu durumda haksız çıkma zammı alınabilmesi için haksız çıkma zammının konusunu oluşturan amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davada verilen ret kararı için temyiz yoluna gidildiğinden, temyiz isteminin sonucunun beklenmeksizin istenilen haksız çıkma zammında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kaldıran İzmir 1.Vergi Mahkemesi’nin 18.6.2008 gün ve E:2008/17, K:2008/738 sayılı kararını onamıştır.

Danıştay 9. Dairesinin bir kararında, “Yukarıda anılan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre amme alacağının %10 zamla tahsili için, amme alacağının tahsiline dair düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın retle sonuçlanması ve bu ret kararının temyiz edilmiş olması halinde temyiz istemi reddedilerek mahkeme kararının onanması ve karar düzeltme isteminin de reddedilmesi gerekmektedir.”[8] şeklinde karar verilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı ve alt birimlerinin de konu hakkındaki görüşleri aynı yöndedir. Konuya ilişkin yasal metinler ve görüşler aşağıda verilmiştir.

1 sayılı Tahsilat Genel Tebliği’nin İkinci kısım, birinci bölümünün III/5 maddesinde, Madde hükmü ile ödeme emrine dava açan borçlunun tamamen veya kısmen haksız çıkması halinde %10 haksız çıkma zammı alınacağı açıkça belirtilmiştir. Bu düzenleme, ödeme emrine karşı mesnetsiz dava açılmasını önlemeye yönelik bir düzenleme olduğundan, ödeme emrine karşı açılan davaların reddi halinde kesinleşecek kararlar üzerine %10 zammın uygulanması gerekmektedir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Konuya ilişkin İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı[9] ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlığının[10] aynı yönde verilmiş özelgeleri bulunmaktadır.

IV. HAKSIZ ÇIKMA ZAMMININ DAYANAĞI KARARIN ESASTAN VERİLMESİ GEREKLİLİĞİ

Yargı mercileri, haksız çıkma zammının istenebilmesi için, haksız çıkma zammının dayanağı olan Mahkeme kararının işin esasına girerek verdiği kararlardan olması gerektiği şeklinde kararlar vermektedir.

Danıştay 4. Dairesinin bir kararında, “Ödeme emrine karşı açılmış davaların neticesinde, idarenin davacıdan haksız çıkma zammı talep edebilmesi için, mahkemece davanın esasına girilmek suretiyle davacının haksızlığına kanaat getirilmiş ve davanın esastan reddolunmuş olması gerekmektedir.”[11] şeklinde karar verilmiştir.

Danıştay 4. Dairesinin başka bir kararında[12] haksız çıkma zammının dayanağı olan Mahkeme kararının davanın süreden reddedildiği, bu durumda davacının haksız çıktığının kabulünün mümkün olmadığı yönündeki yerel Mahkeme kararını onamıştır.

Her ne kadar Vergi Dava dairesi olmasa da konuya ışık tutması açısından, Danıştay 13. Dairesi bir kararında, “Uyuşmazlıkta, idari para cezasının tahsili amacıyla davacı şirket adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada, 2575 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca yapılan ilk inceleme sonucu, davada süre aşımı bulunduğu nedeniyle anılan Yasanın 15. maddesi uyarınca davanın süre yönünden reddine ilişkin karar verilmiş olup, dava konusu idari işlemin 6183 sayılı Yasanın 58. maddesinde sayılan itiraz nedenleri yönünden esasa ilişkin olarak incelenmediği, söz konusu kararda, davacının iddialarında haklılığının veya haksızlığının tespitine esas olacak bir hükme yer verilmediği anlaşıldığından, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada, davacının haksız çıktığından bahisle, 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi uyarınca haksız çıkma zammının tahsili amacıyla ceza ihbarnamesi düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”[13] şeklinde karar vermiştir.

Buna göre, haksız çıkma zammının dayanağı olan ödeme emrine karşı açılan davada, Mahkemece 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 15. maddesinde sayılan ve ilk inceleme üzerine verilecek olan, incelenmeksizin ret,ehliyet ret, süre ret,dilekçe ret kararında belirtilen aynı hataların yeniden yapılması nedeniyle verilecek dava ret kararları ile İYUK’un 6. ve 26. maddesinde verilecek kararlar üzerine haksız çıkma zammı istenemeyecektir.

Konu ile ilgili olarak başka bir tartışma konusu da dayanak olan kararın davadan feragat nedeniyle sonlanması halinde haksız çıkma zammı alınıp alınamayacağına ilişkindir. Bu konuda olumlu ve olumsuz yönde kararlar mevcut olup aşağıda bu kararlara değinilecektir.

Danıştay 7. Dairesi bir kararında[14], feragat nedeniyle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki Eskişehir Birinci Vergi Mahkemesi kararının, davacı şirketin davasında tamamen veya kısmen haksız çıktığı veya davasının reddedildiği anlamına gelmediği gerekçesi ile iptal eden Eskişehir İkinci Vergi Mahkemesinin 4.4.2002 gün ve E:2001/440; K:2002/153 sayılı kararını onamıştır.

Aksi yöndeki Danıştay 4. Dairesinin bir kararında, “6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesinde, itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan,hakkındaki itirazın red olunduğu miktardaki amme alacağının % 10 zamla tahsil edileceği öngörülmüştür. Buna gore feragat durumunda davacının davasında haksız çıktığı kabul edileceğinden haksız çıkma zammının alınması gerekir. Olayda, ödeme emrine karşı açılan davada Danıştay Dördüncü Dairesince 12.6.2003 tarihinde feragat nedeniyle davacı temyiz istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği 11.10.2003 tarihi itibarıyla itirazında haksız çıkan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığından, ödeme emrini iptal eden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.”[15] şeklinde karar verilmiştir.

Danıştay 4. Dairesinin görüşüne yakın olduğu düşünülen ince bir nüans nedeniyle sonucun faklı çıktığı Danıştay 3. Dairesinin bir kararında, “Vergi mahkemesince de, açtığı davalardan feragat etmiş olması durumunun varlığı, davacının haksız çıktığını kabule yeterli görülmüş ise de; ödeme emirlerinin iptal isteminden; bu sonucun zaten davalı idare tarafından yerine getirilmiş olması nedeniyle, başka bir ifadeyle dava açmakla elde etmeyi amaçladığı hukuki sonucun idare tarafından sağlanmış olmasından dolayı vazgeçtiği anlaşılan davacının haksız çıktığı sonucuna varılamayacağından, davanın reddi yolunda verilen kararın bozulması gerekmektedir.”[16] şeklinde karar verilmiştir. Anılan karardan, Dairenin görüşünün, davacının feragat sebebinin idarenin davadaki talebi yerine getirmesi dışında bir nedenden kaynaklanması halinde davanın reddine karar verilmesi şeklinde olduğu sonucuna varılabilir.

Kanaatimizce, davadan feragat halinde dahi Mahkemece işin esası hakkında bir değerlendirme yapılmadığından haksız çıkma zammı istenmemesi gerekmektedir.

Son olarak ödeme emrine karşı açılan davadan yapılandırma Kanunları nedeniyle vazgeçilmesi halinde haksız çıkma zammının akıbeti ne olacaktır.

Bu konu ile ilgili yargı kararına ulaşılamamakla birlikte, konu ile ilgili aşağıda verilen yasal düzenleme emsal olarak dikate alındığında  haksız çıkma zammı talep edilemeyecektir.

1 seri nolu Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında 6111 sayılı Kanun Genel Tebliği’nin II-E/11. maddesinde, 6111 sayılı Kanunun 2 nci maddesi hükümlerinden yararlanmak için açılmış davalardan vazgeçilmesi şart olduğundan, borçlular tarafından Kanundan yararlanmak için yapılan başvurular üzerine tahsilat işlemlerinden dolayı açılmış davalar sulh yoluyla sonuçlanacaktır. Bu nedenle, 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesi uyarınca alacağın takibi için düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılmış olan davalara konu alacaklar için Kanun hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunulması halinde, ödeme emrine karşı açılmış davalardan da vazgeçildiğinden, 6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesi gereğince %10 oranındaki haksız çıkma zammı talep edilmeyecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

V. HAKSIZ ÇIKMA ZAMMINDA GECİKME ZAMMI SORUNU

Yargı kararlarında bu konuda yaşanmış bir uyuşmazlığa rastlanılmamakla birlikte 1 sayılı Tahsilat Genel Tebliğinde konuya açıklık getirilmiştir. Anılan Tebliğin ikinci kısım, birinci bölümünün III/5 maddesinde, Haksız çıkma zammına, süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammı tatbik edilmeyecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan düzenleme uyarınca haksız çıkma zammı için gecikme zammı hesaplanıp talep edilmesi mümkün olmayacaktır

VI. HAKSIZ ÇIKMA ZAMMININ ANAYASAYA AYKIRILIĞI SORUNU

Haksız çıkma zammının düzenlendiği 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinin 5. fıkrası, hak arama hürriyetine engel teşkil ettiğinden bahisle Anayasa aykırı olduğu gerekçesiyle İstanbul 2. Vergi Mahkemesi ve Eskişehir 1. İdare Mahkemesi tarafından somut norm denetimi yolu ile iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine taşınmıştır.

Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirme sonucunda, İtiraz konusu kural, kamu alacakları için özel bir takip ve tahsil esasını düzenleyen 6183 sayılı Yasa’nın öngördüğü süratli ve etkin takip ve tahsilatın sağlanmasına yöneliktir. Öte yandan bireylerin idarenin faaliyetlerine karşı korunması, adaletin sağlanması ve hukuk devleti ilkesinin geçerli olabilmesi için idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tâbi olması gerekmektedir. İtiraz konusu kural ile ödeme emrine karşı itirazın reddi durumunda haksız çıkma tazminatı koşulu bulunmakla birlikte idarenin yapmış olduğu işlemler yargı denetimi kapsamındadır. Kamu borçlusu ödeme emrinin tebliğinden önce kamu alacağının esası hakkında yargı yoluna başvurabileceği gibi, itiraz konusu kural ile ödeme emrinin tebliğinden sonra da tahsile ilişkin olarak dava açabilme olanağına sahiptir. Ayrıca, kişilerin davacı veya davalı olarak, yargı mercileri önünde sahip oldukları anayasal haklar engellenmemiş; idari bir işlem niteliğinde olan kamu alacağı ile ilgili ödeme emrine karşı yargı yolu kapatılmamış; mahkemeler, bu işlemlerle ilgili açılmış olan davaları inceleyerek gerekli kararları vermekten alıkonulmamıştır. Bu nedenle kuralın hak arama özgürlüğünü engelleyen bir yönü bulunmamaktadır.”[17] gerekçesiyle anılan fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına oybirliğiyle karar verilmiştir.

Anılan hükmün Anayasa’nın 152.maddesinin son fıkrası uyarınca Resmi Gazetede yayımlanma tarihinden itibaren 10 yıllık sürenin dolduğu 15.05.2021 tarihi itibariyle somut norm denetimi yolu ile yeniden Anayasa Mahkemesi önüne götürebilmesi mümkündür.

VII. SONUÇ

Daha önceki bölümlerde yapılan açıklamalar doğrultusunda, haksız çıkma zammının doğrudan ödeme emri ile istenilmeden 1 ay vade verilmek suretiyle tesis edilecek işlem ile istenmesi gerekmektedir. Aksi yöndeki kararın varlığına karşın bu işleme karşı dava yolunun açık olduğu ancak açılacak davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinde belirtilen tahsilat işlemini kendiliğinden durduran bir işlem olmaması nedeniyle Mahkemeden yürütmenin durdurulması talebinde bulunulması gerekmektedir. Haksız çıkma zammı istenebilmesi için dayanak Mahkeme kararının esasa ilişkin olması ve kesinleşmiş olması gerektiği, dayanak davadan feragat edilmesi halinde(feragatin idareden kaynaklı olmaması halinde) aksi yöndeki kararın varlığına rağmen olumsuz bir sonuçla karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğu, Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca haksız çıkma zammının hak arama hürriyetine mani olmadığı ve son olarak da haksız çıkma zammı için gecikme zammı talebinde bulunulmaması gerektiği bilinmelidir.

KAYNAKÇA

DOĞRUSÖZ Bumin,Haksız Çıkma Zammı,erişim www.denetim.net

ÖZDEMİR Muharrem,GÜNGÖR DOĞAN Zeliha, Vergi Hukukunda Haksız Çıkma Zammı, erişim www.alomaliye.com

www.kazanci.com.tr

versav.org.tr

3.2.2011 tarih ve 27934 sayılı Resmi Gazete

[1] Danıştay 4.Daire,21.10.2003  tarih ve E:2002/4562,K:2003/2482, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi  1.10.2019

[2] Danıştay VDDK,16.4.2010 tarih ve E:2008/833,K:2010/192, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi  1.10.2019

[3] Danıştay 3. Daire, 21.10.2003  tarih ve E:2002/4562,K:2003/2482, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[4] Danıştay 4.Daire,21.10.2003  tarih ve E:2002/4562,K:2003/2482, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[5] Danıştay 7.Daire,29.11.2018 tarih ve  E:2016/5419,K:2018/5373, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[6] Danıştay VDDK,16.4.2010 tarih ve E:2008/833,K:2010/192, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[7] Danıştay 3. Daire, 29.9.2011  tarih ve E:2008/5475,K:2011/5281, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[8] Danıştay 9. Daire, 4.5.2006  tarih ve E:2005/4620,K:2006/1689, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[9] ÖZDEMİR Muharrem,GÜNGÖR DOĞAN Zeliha, Vergi Hukukunda Haksız Çıkma Zammı,Aktaran,www.alomaliye.com.erişim tarihi 20.10.2019

[10] ÖZDEMİR Muharrem,GÜNGÖR DOĞAN Zeliha, Vergi Hukukunda Haksız Çıkma Zammı,Aktaran www.alomaliye.com.erişim tarihi 20.10.2019

[11] DOĞRUSÖZ Bumin, Haksız Çıkma Zammı ,Aktaran

[12] Danıştay 4.Daire,25.6.2018  tarih ve E:2016/3406,K:2018/6275, erişim versav.org.tr ,erişim tarihi 22.10.2019

[13] Danıştay 13. Daire, 3.5.2010  tarih ve E:2010/733,K:2010/3678, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[14] Danıştay 7.Daire,11.10.2005 tarih ve  E:2002/2457,K:2005/2386, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 01.10.2019

[15] Danıştay 4.Daire,23.2.2005  tarih ve E:2004/2323,K:2005/259, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[16] Danıştay 3.Daire,11.2.2010  tarih ve E:2008/1831,K:2010/417, erişim https://www.kazanci.com.tr ,erişim tarihi 1.10.2019

[17] Anayasa Mahkemesi,3.2.2011 tarih ve E:2009/83,K:2011/29 , 14.5.2011 tarih ve 27934 sayılı Resmi Gazete

PKFİSTANBUL
PKF Istanbul is the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).

“PKF" and the PKF logo are registered trademarks used by PKF International Limited and member firms of the PKF Global Network. They may not be used by anyone other than a duly licensed member firm of the Network.
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
PKFİSTANBUL
PKF İstanbul, PKF Global'a bağlı bir üye olup, her biri ayrı ve bağımsız hukuki bir varlık olan PKF International Limited üye firmalarının ağıdır. Her bir üye veya yazışma firmasının eylemleri veya eylemsizliği konusunda hiçbir sorumluluk veya yükümlülük kabul etmemektedir.
PKF İstanbul is a member of PKF Global, the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
HİZMETLERİMİZSizlere neler sunuyoruz?
Son Yazılar