Küresel ekonomide belirsizliklerin devam ettiği, jeopolitik risklerin arttığı ve merkez bankalarının sıkı para politikalarını sürdürdüğü bir dönem olarak 2025 yılı bir çok ünlü ekonomist tarafından “kritik bir dönemeç” şeklinde nitelendirilirken bu konjonktürden özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin nasıl etkileneceği bizler açısından daha da önemli bir konu halini almıştır. 2025 yılına girerken küresel ekonomideki yeniden dengelenme ve büyümeye yönelik olumlu senaryolar, enflasyonun yapışkan etkisinin parasal sıkılaştırma politikaları üzerindeki etkisi nedeniyle çeyreklik dönemlerde ertelenmiş yılın son çeyreğine kadar ötelenmiş görünmektedir. Buna ek olarak ekonomi devlerinin gümrük vergi ve tarifelerinde birbirlerine sürekli el yükselttiği olumsuz iklimin global ekonomi üzerindeki olumsuz akut ve artçıl etkileri de makroekonomik politika yapıcılarının dikkate almaları gereken unsurlardan biri olacağını söyleyebiliriz.
Makroekonomik Ortam
IMF tahminlerine göre 2025 yılında küresel ekonomideki büyüme oranı tahmini %2,8 dir. Bu oran son 20 yıllık ortalaması olan %3,5’in yaklaşık %20 altındadır ve büyüme beklentilerindeki bu tahminin altında yatan temel nedenler olarak dezenflasyon politikalarının sürdürülmesi konusundaki kararlılık, ticaret savaşları ve küresel jeopolitik riskleri sayabiliriz. Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkelerinin domine ettiği 2025 yılı büyüme rakamlarında %6’lar beklenirken Çin için bu beklenti %4,5 civarındadır. Avrupa Birliği’nde ise 2025 yılı beklenen büyüme oranı mayıs ayı tahminlerinde aşağı yönlü yenilenerek %1’in altına düşürülmüştür. Benzer olarak ABD ekonomisinde 2025 yılına girilirken ABD Merkez Bankası (Fed) tarafından yapılan %2,1’lik 2025 yılı tahmini büyüme oranı %1,7 olarak yenilenmiştir.
Büyüme rakamlarının aşağıya doğru revizesi beklenen işsizlik verilerinin de yukarı yönlü yenilenmesi sonucunu doğururken bu durumun sıkı para politikası ve dezenflasyon sürecinin vazgeçilmez bir parçası olduğu vurgulanmaktadır.
Dünya bankası tarafından Nisan ayında yayımlanan ekonomik görünüm raporuna göre Türkiye için 2025 yılında beklenen büyüme oranı %2,6’dan %3,1’e revize edilerek özellikle gayrimenkul sektöründeki beklenen hareketlenmenin etkisine vurgu yapılmıştır. Bununla birlikte Mart ayı içinde yaşanan iç politik gelişmelerin yaratmış olduğu belirsizlik ortamıyla piyasalar olumsuz etkilenmiş BIST (Borsa İstanbul)’da 9.000 puan seviyeleri test edilmiş ve CDS verileri 320 baz puanın üzerine yükseldikten sonra güncel olarak yeniden 290 puan seviyelerine gerilemiştir.
Şubat ayında 100 Milyar ABD Doları seviyesine çıkan TCMB Döviz rezervleri 25 Nisan tarihinde 51,5 Milyar Dolara gerilerken geçtiğimiz hafta piyasaya alım yönünde müdahaleleri sonucu 65 Milyar Dolar’a yükselerek Nisan 2024 seviyelerine yeniden yükselmiştir.
Sıkı para politikasının devamına vurgu yapılan 22 Mayıs 2025 tarihli TCMB Enflasyon raporunda, yurtiçi talebin öngörülenin üzerinde kalmaya devam ettiği ve bunun da enflasyon verileri üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ettiğine yer verilmiştir.
TCMB, 2025 yılı ikinci çeyreği itibarıyla politika faizini %49 seviyesinde tutarak şahin duruşunu sürdürmektedir. Bu duruşun temel amacı, enflasyon beklentilerini dizginlemek, Türk lirasında istikrarı sağlamak ve merkez bankası rezervlerini yeniden inşa etmektir. TCMB’nin ileriye dönük yönlendirmeleri, enflasyonda kalıcı düşüş sağlanması durumunda 2025 sonlarında gevşemeye geçilebileceğine işaret etmektedir.
Türk lirası, 2025 yılının başlarında jeopolitik gerilimler ve iç politika belirsizlikleri nedeniyle belirgin bir değer kaybı yaşamıştır. Ancak sonrasında uygulanan sermaye kontrolleri, döviz müdahaleleri ve artan reel faiz oranlarının geçici bir rahatlama sağladığı görülmektedir. Enflasyonun düşmeye devam etmesi koşuluyla liranın yıl sonunda USD karşısında 41-43 TL bandında kapanması beklenmektedir.
Enerji ithalat maliyetlerinin düşmesi ve turizm gelirlerinin artması sayesinde Türkiye’nin cari açığı daralmaktadır. Ancak ülkemiz sermaye piyasaları hâlâ kısa vadeli portföy girişlerine büyük ölçüde bağımlı olduğundan ani sermaye çıkışlarına karşı hassasiyetini korumaktadır. Uzun vadeli dış denge için doğrudan yabancı yatırım (DYY) çekiciliğinin artırılması kritik önemdedir. Bunun gerçekleşmesi için alınması gereken yapısal önlemler, kurumsal kalitenin artırılması neticesinde yabancı sermaye yatırımlarına olan güvenin artırılması sağlanabilecektir.
Yabancı Yatırımlar ve Şirket Alım-Satım (M&A) Görünümü
Türkiye’ye yönelik yatırımcı duyarlılığı, Ortodoks makroekonomik politikaların yeniden uygulanmasıyla birlikte sınırlı da olsa iyileşme göstermiştir. Devlet tahvilleri ve seçici hisse senetlerine yönelik girişler artmıştır. 2025 başında, yabancı yatırımcıların yerel tahvil piyasasındaki payı %10’un üzerine çıkmış ve bu durum artan güveni yansıtmaktadır, bununla beraber iç politik belirsizlik ortamının oluşturduğu dalgalanmalar söz konusu güven artışına engel olmaktadır.
Ülkemizdeki Şirket birleşme ve satın alma işlemlerinde (M&A) 2024 yılında açıklanan işlemler büyüklüğünün 5.5 Milyar ABD Doları olduğu, kamuya açıklanmayan işlemlerle birlikte bu büyüklüğün 10 Milyar ABD Dolarını aştığı tahmin edilmektedir. Bu büyüklüğün yaklaşık 950-1.000 işlemin toplamından oluştuğu düşünüldüğünde ortalama işlem büyüklüğünün beher işlem için 10 Milyon ABD Doların üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon sektörü işlem hacminde lider olurken bu sektörü, finansal hizmetler, enerji ve endüstriyel üretim ve otomotiv sektörü izlemektedir.
2025 yılında özel sermaye fonlarının (PE) aktifliğini artırmasının beklendiği işlem hacminde artışın yaklaşık %10 büyüyerek 11 Milyar Dolara ulaşması öngörülmektedir. 2025 yılındaki işlemlerde öne çıkması beklenen sektörlerin sırasıyla, teknoloji, enerji, sağlık, fintech bankacılık ve sigortacılık olması öngörülmektedir.
Aşağıdaki sektörlerin yatırım ve M&A faaliyetlerinde ön plana çıkması beklenmektedir:
- Yenilenebilir Enerji: Türkiye’nin yeşil dönüşüm stratejisi ve güneş, rüzgâr ve hidro projelerine yönelik teşvikler cazip yatırım fırsatları sunmaktadır. Özellikle güneş ve rüzgâr projelerinde uluslararası finansman desteklerinin artış eğilimi yatırımcıların ilgisini artırabilecektir.
- Teknoloji ve Dijital Hizmetler: E-ticaret, fintech ve SaaS platformlarını kapsayan dijital ekonomi, yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeye devam etmektedir. Yapay zekâ, bulut hizmetleri, veri analitiği alanında faaliyet gösteren firmaların potansiyel yatırımcıların radarında olmaları beklenmektedir.
- Sağlık ve İlaç: Demografik eğilimler ve genişleyen orta sınıfın etkisiyle bu sektör, sınır ötesi satın almalar için öncelikli hedef konumundadır.
- Altyapı ve Kentsel Gelişim: Ulaşım, konut ve kamu hizmetleri alanlarındaki mega projeler, giderek daha fazla kamu-özel işbirlikleri (PPP) yoluyla finanse edilmektedir. Politik belirsizlikler ve yaklaşan yerel seçimler, yapısal reformları geciktirebilir.
Sonuç
2025 yılı itibarıyla Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ekonomiler karmaşık bir yol ayrımında bulunmaktadır. Dalgalı küresel emtia fiyatları, dış ticaret açığını genişletebilir ve dezenflasyon politikasının sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyebilir. Bununla birlikte içeride kısa vadeli dış finansmana olan kalıcı bağımlılık, ani sermaye kaçışlarına karşı ekonomiyi savunmasız bırakmakta bu da finansal piyasalardaki kırılganlığı artırmaktadır. Zorlu da olsa uygulanan makroekonomik istikrar önlemleri, uzun vadeli dayanıklılık için zemin hazırlamaktadır. Para politikasının etkinliği, reform gündeminin güvenilirliği ve küresel risk iştahı; bu piyasaların birer yatırım cennetine dönüşüp dönüşmeyeceğini ya da dalgalanmalara açık kalıp kalmayacağını belirleyecektir. Türkiye için ortodoks politikaların sürdürülmesi, şeffaflığın artırılması ve stratejik sektörlerin hedeflenmesi, mevcut makroekonomik dönüşümün fırsata çevrilmesinde kilit rol oynayacaktır. Mali disiplin, eğitim ve işgücü piyasalarındaki yapısal reformlar verimliliği artırabilir. Stratejik jeopolitik konum, Asya ve Avrupa ile ticaret ve yatırım çeşitlendirmesine olumlu katkı sağlarken politik güvenilirliğin yeniden inşası, beklenen kredi notu artışlarını tetikleyerek sermaye maliyetini düşürecek ve sermaye maliyetinin düşmesine yol açabilecektir.
Kaynakça
- World Bank. (2025). Turkey Economic Update. https://www.worldbank.org/en/country/turkey
- BBVA Research. (2025). Economic Outlook Turkey
- Reuters. (2025). CBRT Monetary Policy Report
- IMF. (2025). World Economic Outlook
- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB). Resmi Yayınlar
- Bloomberg. (2025). Exchange Rate Forecasts

Kurumsal Finans ve Danışmanlık Hizmetleri Ortağı