Ülkemizde mevcut şirketlerin çok önemli kısmını aile şirketleri oluşturuyor. Bu şirketler ya bir ailenin fertlerinin ya da farklı aile bireylerinin bir araya gelmesi ile kuruluyor.
Kuruluş aşamasında büyük ümitlerle, motivasyonlarla kurulan ancak kurumsallaşmadan uzak ve aile/şirket anayasasına gereksinim duymayan veya bu kavramlardan habersiz şirketlerin ikinci kuşaklara geçmesinde genelde çok sıkıntı yaşanıyor ancak üçüncü kuşaklara geçme oranları minimum seviyelerde gerçekleşiyor.
Kurumsal hüviyetli çalışmalardan uzak, geleneksel yöntemlerle idare edilen şirketlerin önemli gelişmeler kaydetmesi, rakipleriyle rekabet etmesi, müşteri memnuniyeti oluşması, nesiller arası geçiş göstermesi çok kolay değildir.
Özellikle evlilikler nedeniyle aileye yeni bireylerin katılımı sonrası genel olarak çekememezliklerin, çatışmaların, görüş ayrılıklarının, tökezlemelerin ortaya çıktığı dönemler olarak gözleniyor
Kurumsal hüviyet taşımayan şirketlerin neden kurumsallaşamadıklarını şöyle sıralamak mümkün;
- Geleneksel yapıdan vazgeçilmemesi, kurumsallaşmaya inancın olmaması,
- Küçük olsun benim olsun felsefesinin hakim olması,
- Büyümekten, gelişmekten endişe duyulması,
- Veliahtların olmaması ya da var olanların şirket yönetecek kapasiteden uzak olması,
- Hissedarların eğitim düzeyinin yeterli olmaması,
- Sübjektif nedenlerin, duygusallığın ağır basması,
- Bilgisi yeterli olsun ya da olmasın tüm kararlara şirket sahiplerinin karar vermesi, kendi doğruları çerçevesinde karar vermenin uygun görülmesi,
- Yeterince vizyona sahip olunmaması,
- Gelişmelere, değişime, yeniliklere açık olunmaması,
- İleriyi görememe, günceli yakalayamama olgusunun gerçekleşmesi,
- İşletme körlüğünün oluşması,
- Yönetimi bırakmama, başkalarına güven duymama kaygısının yerleşmesi,
- Hissedarlar ya da aile bireyleri arasında görüş ayrılıkları olması,
- Yetkin profesyonellerin maliyetinin yüksek bulunması, bu tür ödemelerin gereksiz olarak nitelendirilmesi,
- Yazılı kurallar yerine sözle hareket edilme geleneğinin devam ettirilmesi, alınan kararların dokümante edilmemesi,
- Kurumsal kültürden uzak olunması.
Kurumsallaşmaya karar vermek, bu konuda gerçekçi adımlar atmak kolay ve kısa bir süreç değildir. Önce kurumsallaşmayan yararlı olacağına inanmak gerekir. Bu inancı taşımayanların bu doğrultuda başarılı olma ihtimali zayıftır. Bir de yetkin olmayan ve sorunları çözümleriyle birlikte açıkça dile getiremeyen profesyonellerle çalışmaya karar verilir ve başarı sağlanmazsa “Ben size demedim mi, bakın yine ben haklı çıktım” söylemleri yakın çevrede yankılanacak, kurumsallaşmaya tamamen kapalı bir çalışma sergilenecektir.
Yüksek cirolara veya birden fazla fabrikaya sahip şirketlerin içine herhangi bir şekilde girildiğinde bu ilkel yapının varlığı iyi bir profesyonel tarafından kısa bir sürede anlaşılacaktır.
Kendi faaliyet alanımız olan finans açısından bir örnek vermek gerekirse; ülkemizde bulunan şirketlerin hissedarlarının çok önemli kısmının yapılan iş konusunda yeterli bilgiye sahip olduğu görülmesine karşılık finansal bilgilerinin hiç olmadığı ya da çok kısıtlı olduğu açıkça görülecektir. Doğal olarak bunları dile getirirken herkesin finans bilgisinin olmasını da beklemiyoruz.
Bu yapıdaki bir şirket bünyesine uygun nevide, nispeten uygun koşullu krediler bulamayabilir, kaynaklarını doğru ve verimli bir şekilde kullanamayabilir, kendine özgü değerleri kullanılan kredilerle orantılı bir şekilde homojen bir şekilde bankalara dağıtamayabilir, ileriki dönemlerde finansa erişiminde muhtelif zorluklar yaşayabilir.
Kendi ölçeğine göre yüksek kredi kullanan, kurumsallıktan uzak şirketlerin finans konusunda iyi bir profesyonele gereksinim duyması kaçınılmazdır. Ancak yukarıda maddeler halinde sıralanan özelliklere sahip patronların olduğu bir piyasada çokça görüldüğü gibi finans işini de muhasebeciler kanalıyla yürütmesi önemli bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Burada en önemli neden finansçının maliyetine katlanmamaktır.
Muhasebe ile finans ayrı konulardır. İyi bir muhasebeciden aynı zamanda iyi bir finansçı yaratılması ekstrem durumlar hariç beklenmemelidir.
Uzun yıllar önemli bankalarda kurumsal krediler müdürlüğü ve genel müdür yardımcılığı görevlerinde bulunan eski bir bankacı olarak, yaklaşık 20 yıllık kurumsal finans danışmanlığı hayatımda gözlemlediğim en büyük sorunlardan biri budur.
Bu konu bir yerde bankaların kredi konusunda karar vericilerini ve özellikle şube müdürlerini de dolaylı olarak ilgilendiriyor. Kredi verdikleri şirketin büyüklüğüne göre, önemli tutarda olduğu düşünülen tahsis edilen kredileri şirkette kimin yönettiği/yöneteceği kesinlikle sorgulanmalıdır. Eğer şirkette finans konusunda yetkin bir personel yoksa, konuyla ilgisiz kişiler tarafından yönetiliyorsa bankacılar tarafından kredi tahsisi iki kere düşünülmelidir.
Bu konunun önemi ekonomik koşulların uygun olmadığı bu dönemlerde, özellikle 2025 ve sonraki yıllarda daha çok anlaşılacaktır.
İyi profesyonellerin olduğu şirketlerde gerekli doğru uyarıları tam ve zamanında yerine getirmeyen hissedarlar regülasyonlardan aşırı etkilenerek istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirler.
Bu durumun önüne geçilmesini teminen;
- Profesyoneller gelecek kaygusu yaşamadan şirkette gördükleri sıkıntıları, problemleri açık bir şekilde hissedarlara – yöneticilere çözüm yolları ile birlikte aktarmalı,
- Hissedarlarda önerilen hususlarda zamanında ve eksiksiz önlemler almalıdır. Aksi halde beklenmeyen değil beklenen sonuç kaçınılmaz olacaktır.
Üçüncü ve sonrası kuşaklara geçebilen şirketler, kurumsallaşma ile diğerlerinden ayrışıyor, bir değil çokça adım öteye geçiyor.
Kurumsallaşmayan şirketlerde;
- Karar alma süreçleri yavaş çalışacağından, farklı görüşlerinden yararlanma söz konusu olmayabilir.
- Büyüme ve sağlıklı gelişme gözlenmeyeceğinden, rakiplerin gerisinde kalınabilir.
- Yenilikler, yeni teknolojiler görülmeyebilir.
- Kaliteli personel katılımı olmayacağından, olanlar da bir süre sonra rakipler tarafından istihdam edilebilir.
- Ülkemizde son yıllarda meydana gelen ve etkileri devam edecek finansmana erişim zorluğu söz konusu olabilir.
- Dönem sonları itibarıyla rating ve analiz çalışmalar olmayabilir, duraklamalar ve gerilemeler bilimsel bir yaklaşımla görülemeyebilir, doğal olarak önlemler eksiksiz ve zamanında alınmayabilir.
- Müşteri memnuniyetsizliği ve ürün geliştirilememe sorunu ortaya çıkacağından, yeni pazarlara girilemeyeceği gibi mevcut pazarlarda da kayıplar yaşanabilir.
- Ani krizlere, olası risklere hazırlıksız yakalanabilir.
Gelişme – büyüme dönemlerinde sorun olarak görülmeyen birtakım konular şirketlerin duraklama ya da özellikle gerileme dönemlerinde sorun olarak ortaya çıkabiliyor, hissedarlar arasında eski defterler birer birer ortaya dökülebiliyor.
İster aynı aile fertleri içerisinden ister farklı aile bireylerinden oluşan şirketlerde hissedarlar arasında oluşan uyumsuzluklar, çatışma seviyesine kadar gelebilen derin görüş ayrılıkları şirketleri her konuda olumsuz yönde etkiliyor. Bu durum mali yönden çok iyi olan şirketleri bile bir süre sonra sorunlu şirket haline getirebiliyor, zaman içerisinde çözümü zor derin yaralar açabiliyor.
Hissedarlar arasında yaşanan derin görüş ayrılıkları;
- Yönetim katında muhtelif zafiyetlere,
- Karar alma mekanizmalarının yavaşlamasına,
- Yatırım ve sermaye artırımı gibi çok önemli kararların ertelenmesine ya da alınamamasına,
- Finansal konularda sıkıntılar meydana gelmesine,
- Geleceğe yönelik sair önemli kararların alınamamasına,
- Kaliteli personelin şirketten ayrılmasına,
- Üst yönetiminden stajyer personele kadar moral – motivasyon kaybına, dolayısıyla personelden sağlanan verimin düşmesine,
- Operasyonel sorunların oluşmasına,
- İşletme körlüğünün derinleşmesine,
- Rekabet ortamının zayıflamasına, müşteri kaybına, yeni müşteri edinememe durumunun ortaya çıkmasına,
- Pazarlama faaliyetlerinin durmasına,
- Müşterilere verilen hizmetlerin kalitesinin düşmesine, müşteri memnuniyetsizliği oluşmasına,
- Mali yapıda meydana gelen ya gelecek bozulmalara karşılık önlem alınamamasına,
- Uyumsuzlukların ileri safhalara geçmesi durumunda, şirketin yasal sorunlarla karşı karşıya kalmasına,
- Görüşmelerle anlaşmazlıkların giderilememesi halinde sorunların hissedarlar tarafından yasal takip zeminine taşınmasına,
- Eski defterlerin karıştırılmasına, muhtelif tarihlerde haberli ya da habersiz şirket kaynaklarının farklı kullanım durumlarının gün yüzüne çıkmasına, karşılıklı suçlamalara, yüzleşmelere neden olabilecektir.
Kuşkusuz yukarıda sıralanan olumsuzluklara birtakım maddeler daha eklenebilir.
Bu sorunları yaşayan şirketler kendi hissedarları tarafından içten içe çöküşe hazırlandığından rakiplerinin yıpratmasına, ülke ve dünya genelinde oluşan olumsuz durumlardan zarar görmesine gerek yoktur.
Bu tür sorunların yaşanmaması ya da asgari düzeylerde yaşanıp sorunların oluşmamasını teminen;
- Kurumsallaşmaya önem verilmesi,
- Kurumsallaşmanın gerektirdiği şekilde hareket edilmesi,
- Sonraki nesillere kadar ulaşacak bir şekilde kurumsal kültür oluşturulması,
- Gelişmelere, iyileştirmelere açık olunması,
- Gerektiğinde yetkin profesyonellerden destek alınması,
- Kuruluş aşamalarında ya da gereksinim duyulmadan önce aile anayasası / şirket anayasası ile tanışılması kuşkusuz şirketleri bir değil birkaç kuşağa taşıyacaktır.

