Yeni Dünyada Kurumsal Yönetim ve Yapılanmada Yeni Bir Anahtar: Sigortacılık ve Sigorta Perspektifi

Ülkemiz müzik tarihinde ismi anılan halk sanatçılarımızdan biri Aşık Veysel’in şu deyişi, muhtemelen çoğumuzun hafızalarında yer edinmiştir, “Uzun ince bir yolda, gidiyorum gündüz gece…”. Bu deyişin özüne temas etmeye çalıştığımızda, insan için ne kadar derin anlamlar taşıyabileceği, oldukça derin yorumlamalardan oluşabilecek bir sohbet ortamı yaratabilirdir.

Peki, birer tüzel “kişiliğe” sahip olan şirketlerin yaşam döngüleri, yani ömürlerindeki bu yol hakkında ne kadar derinlikte bir özümsemeye sahibiz? Şirketlerin yaşamlarını tıpkı bir ömre benzetmemiz halinde, peki tabii şirketlerimiz de uzun ince bir yolda gidiyorlar gündüz gece şeklinde bir yorum yapabilmemiz mümkündür. Ancak unutmamalı ki yolculukta ilerlenen her bir adımda yol şartları, manzara, hatta süreye bağlı olarak hava koşulları, yani mevsimler dahi değişebilmektedir. Bu durum, yolcuğun başındaki kondisyonumuzu sabit tutabilmemizin önünde bir zorluklar teşkil etmektedir.

Şirketlerin hayatlarında düzenli aralıklarda tıpkı bir hatıra fotoğrafı gibi anlık hallerini resmeden bağımsız denetim çalışmaları ve bağlantılı raporlar nezdinde şirketlerin hareket kabiliyetlerinde değişimler yaşanabildiği gibi, bilhassa dış müşterilerinden oluşan çevresinde de koşullar değişkenlik göstermektedir. Keza rakamlar yalan söylemez ve denetim sonucunda karşılaşılan tablo, geleceğe yönelik sağlıklı yorumların yapılabilmesine zemin hazırlamaktadır. Küreselleşen günümüz dünya düzeninde işbu değişimin frekans yüksekliğini düşündüğümüzde, hayatın yapı taşlarından biri olan risk kavramının da değişkenlik göstermemesi adeta imkansızdır.

İŞ DÜNYASININ YAPI TAŞI: RİSK

Varlığının mutlak, yokluğunun namümkün olduğu risk kavramı, içerisinde bulunduğumuz enflasyonist konjonktürde şirketlerin bütünsel yapılarını yaralayabilecek bir potansiyele sahiptir. Nihayetine finansal sonuçlar doğuran bu tip değişim ve gelişimler ışığında şirketler kendi içlerinde farklı aksiyonlar almakta oldukları gibi, bütün yapılarını kökten farklılaştırabilecek kararlara da imza atabilmektedirler. Bunlara şirket evliliklerini, şirketlerin kimi iştirakleri nezdinde tasfiye ve/veya şirket satışlarının yaşanmasını, üçüncü taraf ortaklıkların kurulabilmesini örnek verilebilirdir.

Pratikte genel bir çerçevede bilhassa finansal sektör dışında kalan reel sektör aktörlerini gözlemlediğimizde, hatta akademik literatürü dahi incelediğimizde şirketlerin bu tip belirsizlik ortamlarında daha çok finansal okuryazarlık gözlüğüne dayanan refleksler gösterdiğiyle karşılaşılabilmektedir. Finansal okuryazarlığın nihayetinde sonuç odaklı bir yetkinlik olması, sonuç olgusunu oluşturan süreç kavramını ne yazık ki büyük bir yaygınlıkta göz ardı edilebilmesini sağlamaktadır. İşte bu durumda akademik literatürde sigorta okuryazarlığı olarak isimlendiren kavram, tam da karşımızda durmaktadır.

İçerisinde bulunduğumuz dijital çağda bir şirketlerin herhangi bir fiziksel yapıları olmasa dahi, tüzel kişiliğe haiz olunması ve nihayetinde iş dünyasının sözleşmeler üzerinde oynanan bir satranç olması nedeniyle en azından birtakım sorumluluklara sahip olmaktadırlar. Her bir sorumluluk, gerçekleşmesi riskine istinaden büyük veya küçük ölçekli finansal yaptırımlarla sonuçlanmaktadır. Tam da bu noktada, risk tanımlayabilme, anlamlandırabilme ve daha da önemlisi risklere karşı önlem geliştirip bunları hayata dökebilme yetkinliği hayati bir seviyede önem kazanmaktadır. Unutulmamalıdır ki finansal kayıplar kimi zaman rahatlıkla tolere edilebilse dahi, şirketlerin yaşayabileceği en ufak bir itibar kaybı, uzun vadede can alıcı sonuçlara gebe olabilmektedir. Risk, işte bu sebepledir ki asla göz ardı edilmemesi, hatta daha önemlisi hafife alınmaması gereken bir olgu olarak iş dünyasındaki yerini almaktadır.

Genel anlamda risk, tüzel-gerçek tüm kişilerin hayatları boyunca karşılaşmaları halinde yaşamlarında olumsuz sonuçların oluşması olarak tanımlanabilmektedir. Sigorta ise, risk kavramı özelinde bir disiplin olarak ifade edilebilmektedir. Doğrudan risk üzerine doğmuş ve saf bir risk yönetim disiplini olan Sigortacılığın, reel sektörde göz ardı edilebilmesi, günümüzde sıklıkla karşılaşılan ve şirketlerin kredibilitelerini doğrudan etkileyen sonuçların ortaya çıkmasını sağlayan bir durumdur. Sigortacılığın en önemli tarafı ise, risklerin sonuçları ile ilgilendiği gibi, risklerin öncesiyle de ilgilenmesidir.

Sigorta sektöründe “önleyici sigortacılık” olarak da isimlendirilen bu durum, aslında sigorta bilincinde bir artış yaşanması hedefiyle dile getirilmiş doğru ve hoş bir tanıtım olarak kabul edilebilir.  İşbu ifadenin pratikte ek bir kültür, yetkinlik olarak reel sektörde yer edinmesi ise, değişken piyasa koşulları göz önüne alındığında göz ardı edilemez bir rekabet gücü artışı yaratabilecektir.

Bilindiği üzere küresel çapta ve/veya ulusal pek çok finansal kriz yakın geçmişte yaşanmıştır. Ancak burada bir önceki ifadedeki bir kelimeye dikkat çekilmesi doğru bir hareket olacaktır, “yaşanmıştır” ifadesi üzerinde düşünülmesi gerekilen bir noktadır. Bunun anlamı, krizlerin yaşandığı gibi bir gün mutlaka bittiğidir. Kısaca kriz dönemleri geçicidir, ancak krizin etkileri kriz sonrası dönemde esasen hayatta yer edinebilmektedir. Kriz dönemlerinden başarıyla çıkmış olan şirketler incelediğinde ortak nokta olarak krizi iyi yönettikleri görülmektedir. İşbu noktanın daha da derinine inilmesi halinde ise bunu kriz öncesinde kriz yönetimine uygun önlemlerini almış, “kurumsal risk” yönetimine alt yapı hazırlamış, hatta kimi kurumlarında hacimlerine uygun olarak bu durumu birer “kurumsal kültür” haline getirdikleri görülmektedir.

Etkin ve verimli bir risk yönetimi için riskin tanımlanması, değerlendirilmesi ve yönetim stratejisi kurgulanması bir bütün olarak kabul edilmelidir. Birinden birinin olmaması veya eksik kalması hali, tıpkı bir arabanın tekerinin olmaması veya dirayetinin diğerlerine göre zayıf kalıp yolculuk sırasında kopması olarak zihinde canlandırılabilir. Böylesi bir durumun vuku bulması, şirketlerin “yolculuklarında” nece sonuçlar doğurabileceği ise aslında bu yazımın ana temas noktasıdır.

Kurumsal risk yönetimi perspektifinden hareketle konuya sigorta çerçevesinden değinilmesi, akabinde sadece poliçelere dayanan bir reçete oluşturulması, konunun derinliği karşısında yetersiz kalmaya adaydır. Unutulmamalı ki poliçeler tıpkı diğer finansal enstrümanlar gibi bir vasfa haiz olup, aslında birer risk yönetim enstrümanı olarak kabul edilmelidir. Öyle ki Kurumsal Risk Yönetimi ve şirketlerin karşılaşabildikleri Kurumsal İdari Riskler, ayrı bir yazım niteliği taşıyan derinliğe sahiptirler. Bilinen yaygın poliçe türleri ve teminatların olması yanı sıra bilinmeyen, daha az rastlanan veya sektör içerisinde belirli deneyim süresine erişmiş insanların farkında oldukları ürünler de söz konusudur.

Kurumsal Risk Yönetimi gözlüğünden sigorta ürünleri incelendiğinde, sigortalı şirketlerin hacimleri de ehemmiyet arz etmektedir. Literatürde gerçekleştirilen çalışmalardan birinde, likidite sıkıntısı çeken şirketlerin sahada daha yaygın karşılaşılan hedge korumasını tercih etmesi önerilirken likidite sıkıntı çekmeyen şirketlerin ise işbu sıkıntıyı önleyici vasfıyla sigorta korumasına ağırlık vermesi gerektiği önerilmiştir [1]. Veya günümüzde yeni trend olan ürünler de olduğu gibi, geçmişe kıyasla önemi artan ürünlerin de karşımıza çıktığı görülebilmektedir. Yeni trend ürünlere örnek olarak, banka teminat mektubu ile aynı işleve sahip Kefalet Sigortası belirtilebilirken, önemi geçmişe kıyasla artan ürünlere ise Yönetici Sorumluluk Sigortası (D&O), şirket evliliklerinde Merger & Acquisiton (M&A) (Birleşme ve Devralma Sigortası), pandeminin etkileriyle fiziksel hasar olmaksızın yaşanabilen ticari kayıplar için tasarlanmış parametrik sigortalar sayılabilir.

KURUMSAL RİSK YÖNETİMİNDEKİ UYGULAMALAR İLE FARKLAR

Kriz dönemlerinden görece daha az yarayla çıkabilmiş şirketlerin önlemlerini kriz öncesinden aldığı ve bağıntılı olarak süreci daha efektif yönetebildiğinden bahsetmiştik. Her bir kriz sonrasında kişiler olarak bizler aynı kalmadığımız gibi şirketlerin yolunu oluşturan piyasa koşulları da aynı kalmamaktadır. Bir önceki paragraftaki ifadelerden de anlaşılabildiği üzere, artık şirketlerin karşılaşabileceği riskler sadece eskisi gibi değildir. Ya evrim geçirmişlerdir ya da yenileri ortaya çıkmıştır. Bu noktadaki ilk kurulabilecek cümle ise, artık risklerin fiziksel risklerden çok daha öteye taşındığıdır. Artık kararlar ve ilgili sorumluluklar da pratikte gerçek birer risk olarak değerlendirilmektedir. Önemli olan ise, görece yeni evrilen bu durumu göz ardı etmemek, aksine odak noktası haline getirmektedir.

Mevcut risklerin doğru bir sigorta zırhı ile koruma altına alınabilmesi için ise, sınırsız sayıdaki senaryolarla karşılaşmış, daha da önemlisi uğraşmış sigorta broker şirketlerinin yıllara dayanan deneyimlerinden faydalanılması doğru bir hareket olacaktır. Bu ifade için kimi büyük acente vasıflı sigorta aracı kurumları da kapsama dahil edilebilir. Yurtdışında kimi küresel şirketlerde tıpkı bir muhasebe, satın alma birimleri gibi sigorta birimleri bulunmakta, “inhouse” olarak sigortaya konu olabilecek risklerini kendi içlerinden yönetmektedirler. Türkiye’de penetrasyonu yaygın durum ise, genelde holding-grup şirketlerinin kendilerine ait acenteleri olmasıdır. Ancak Türkiye ve yurtdışında uygulamalarındaki temel fark, Türkiye’de uygulanan bu yöntemin kurumsal risk yönetimi odağından ziyade maliyet odaklı bir uygulama olmasıdır. Buradaki esas amaç, sigorta poliçelerine ödenen primlerin şirket dışındaki şirketlere aktarımının minimalize edilip, en azından temel poliçe prim ödemelerini grup içerisinde tutmaktadır. Tabii ki bunun finansal etkisi yadsınamaz, özellikle de böylesi sert koşullara sahip günümüz ekonomik konjonktüründe. Ancak büyük resme dönüp baktığımızda risk yönetiminin kalitesi, profesyonel olarak bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerden alınan danışmanlık hizmetleriyle kıyaslandığında bariz bir fark ortaya çıkabilmektedir. Bir diğer deyişle, fayda-maliyet eğrisi bu noktada dikkatlice değerlendirilmesi, akabinde ortak bir akıl olarak karar verilmesi doğru bir hareket olacaktır.

ATEŞTEN GÖMLEK:  KURUMSAL YAPILANMADA RİSK YÖNETİCİSİ

Peki, tabii bu tip risk analizlerinin yapılması sadece bir kişi ile veya basitçe yapılabilme mümkün değildir. Böylesi bir ateşten gömleğin bir kişi üzerine giydirilmesi, gerçekleştirildiğine inanılan analizlerin de sağlığı hakkında soru işaretleri yaratabilecektir. Nitekim herkes her konuda bilgi sahibi olabilir ancak bir konuda üstat seviyesine erişebilmektedir. Ancak bir kişinin dahi idari bir konumda şirketlerde varlık göstermesi mutlaka pozitif bir katkı sağlayacaktır. Risk olgusunun çoklu boyutları, çoklu branşlar yaratmaktadır. Risk yönetimindeki odağın, verimlilikteki isabet olması gerektiği unutulmamalıdır. Bunun için ise şirketlerin üst yönetimlerinden başlayarak şirketi gerçek bir kurumsal

kimliğe sahip olacak şekilde yapılandırılması gerekliliği öncelikli değerlendirilebilir. Ancak bu şekilde risk yönetiminin şirketler bünyesinde bir kültür olarak hayat bulabilmesi mümkün olabilecektir.

Artık küresel birer şirket haline gelmiş şirketlerde Yönetim Kurullarına bağlı olarak çalışan Risk Yönetim Komitelerinin-Kurullarının bulunması veya Riskten Sorumlu üyelerle karşılaşılabilmesi umut verici bir kurumsal yapılanma örneğidir. Böylesi yapılanmaların ülkemizde de varlık göstermeye başlaması, öncelikle kurumsal risk yönetimin optimal düzeyde sağlıklı gerçekleştirilebilmesi için, önce şirketlerin idari mekanizmalarının kurumsal yapılanmaya uygun bir şekilde tasarlanması gerektiği mesajını vermelidir. Günümüzde, sigorta sektörü kökenli kişilerin reel sektöre katabilecekleri değer büyük bir potansiyele sahiptir. Yakın gelecekten itibaren sigorta sektörü kökenli yetişmiş kişiler, tıpkı bankacılık veya bağımsız denetim sektörü kökenli kişiler gibi belirli bir finansal sektörün kurumsal kültürünü reel sektöre taşıyabileceği gibi, risk yönetimi hususunda da finansal sonuçları pozitif etkileyebilecek sonuçlar doğurabilecektir.

FIRSATLARIN DOĞUMHANESİ: KRİZLER

Çoğunluğun fikir birliğine varabileceği bir düşünce var. En büyük fırsatlar, en büyük krizler içerisinde yatmaktadır. Keza geçmişte bu düşünceyi destekleyen pek çok örnekle karşılaşmaktayız. Çünkü krizler, doğrudan bir yoksunluğu inşa eder. Nitekim krizler, bir şeyin ve/veya şeylerin yoksunluğu kaynaklı yaşanılmaz mı? Geçmişteki krizlerde olduğu gibi elbet bugünlerde de yaşanan krizler bir gün son bulacaktır. Acımasız bir yorum olacak ancak, bu dönem, adeta bir elek görevi görerek geleceğe uygun olmayanları eleyecek, geleceğe adapte olabilen kişi ve kurumlarla yoluna devam edecek.

Tüm araştırma ve hepimizin gerçekleştirebileceği gözlemler göstermektedir ki, kurumsallık günümüz iş dünyasında artık olmazsa olmaz bir hale gelmiştir. Dijitalliğin artması, algoritmik bir hayat düzenin oluşmasını sağlamaktadır. Takdir edersiniz ki, algoritmalar ise özünde belirli süreçlere dayanan bir sistematiktir. Şirketlerde süreçler her anlamda sistematize edilemezse, kurumsallık hayat bulamayacak, bu da çok sayıdaki idari risklerin oluşmasına zemin hazırlayacaktır. İşte burada sigorta okuryazarlığı ve perspektifi, günümüz dönüşümünde adeta altın bir anahtar olarak değerlendirilebilir. Sigortacılık, sahip olduğu kurumsal kültürün yanında, risk tanımlama, riske karşı önlem alma ve nihayetinde risklerin doğru yönetimini sağlayabilen bir dinamiktir. Her şeye rağmen risklerin gerçekleşmesi halinde ise zararlar pek tabii ilgili koşullar altında tanzim edilebilecektir.

Yazımızın sonlarına gelirken mevcut konjonktüre risk yönetim gözlüğünden bakıldığında şunu söylemek yerinde olacaktır. Enflasyonist ortamın da bir gereği olarak birim işlemlerdeki tutarlarda artış yaşanmaktadır. Bu, en basitinden bir önceki seneye kıyasla “nominal” bir büyümenin yaşanmasının sebebidir. Yani bir diğer deyişle, kağıt üzerinde rakamlardan hareketle şirketler büyümüş gibi görünmektedir. Tabii ki reel değerlendirme olarak konu tartışmaya açıktır. Ancak büyüme gösteremeyen şirketlerin ayakta kalabilmesi ise mevcut koşullar altında çok da mümkün görünmemektedir. Keza nesil aktarımı yaşanan şirketlerdeki zaiyatlar işbu dönem içerisinde daha yüksek olabilecektir. Tüm andığımız koşullar nezdinde, büyümeyi kontrol edebilmek ve sürdürebilirliğini sağlamak için kurumsal risk yönetimi olmazsa olmaz bir hale gelmiştir. Finansal okuryazarlık tabanlı risk yönetimini, sigorta okuryazarlığı tabanlı risk yönetimiyle destelemek, orta vadeden itibaren şirketlere adeta patlayıcı bir güç katabilecektir. Çünkü, risk yönetiminde adeta boşluk kalmayacaktır. Nihayetinde yaşanan iyileştirmeler, bağımsız denetim raporlarında da açıkça görülebilecek seviyelere ulaşacak, bilhassa piyasaya kote şirketlerde ek faydalar yaratabilecektir.

Bu yüzdendir ki sigortacılık, sadece poliçeler nezdinde sınırlandırılmamalıdır. Doğrudan hayatın içerisinden doğan bu dinamiği, mutlaka şirketlerimizin bünyelerinde her açıdan entegre etmemiz, küresel rakipleri göz önüne alınca mutlak bir rekabet gücü kazandıracaktır. Risk ve bağlantılı risk yönetimi, profesyonelliğin olmazsa olmazıdır. Yazımızı, iş dünyamızdaki değerli bir büyüğümüzden öğrendiğim bir sözle bitirmek isterim. Unutulmamalıdır ki, tedbir, tamirden her zaman daha ucuzdur.

İş hayatında yolculuğunuzda katma değer, başarı ve tabii ki esenliklerle kalmanız dileklerimle,

Saygılarımla…

[1] Rochet J.C., Villeneuve S. (2011), Liquidity Management and Corporate Demand for Hedging and Insurance, J.Finan. Intermediation, 20(2011),303-323

PKFİSTANBUL
PKF Istanbul is the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).

“PKF" and the PKF logo are registered trademarks used by PKF International Limited and member firms of the PKF Global Network. They may not be used by anyone other than a duly licensed member firm of the Network.
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
PKFİSTANBUL
PKF İstanbul, PKF Global'a bağlı bir üye olup, her biri ayrı ve bağımsız hukuki bir varlık olan PKF International Limited üye firmalarının ağıdır. Her bir üye veya yazışma firmasının eylemleri veya eylemsizliği konusunda hiçbir sorumluluk veya yükümlülük kabul etmemektedir.
PKF İstanbul is a member of PKF Global, the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
HİZMETLERİMİZSizlere neler sunuyoruz?
Son Yazılar