Vergi Mahkemesinde İlk İnceleme

Makalede, Vergi Mahkemesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca yapılacak ilk inceleme hususları, Danıştay içtihatları doğrultusunda, açılacak vergi davalarında izlenecek yol haritasına ışık tutması amacıyla açıklanmaya çalışılacaktır.

I.GİRİŞ

Vergi, Anayasa’nın 73. maddesinde ifade edildiği üzere, kamu giderlerini karşılamak üzere, devletin egemenlik gücüne göre, herkesten mali gücüne göre aldığı bir yükümlülüktür. Devlet kamu giderlerini karşılamak amacıyla mümkün olduğunca vergi toplama amacı güderken, bir kısım mükellefler de, daha az ya da hiç vergi ödememe niyeti taşımaktadır. Bazı mükellefler ise, yasal mevzuatı farklı yorumladıklarından ödenmesi gereken vergi konusunda vergiyi tahsil edecek kurumlar ile ayrışabilmektedir. Belirtilen durumlar, mükellefler ile vergiyi alması gereken kurumlar arasında uyuşmazlıklar çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Ortaya çıkan uyuşmazlıkların idari aşamada(uzlaşma-cezada indirim-pişmanlıkla beyan-yapılandırma vb.) sona erdirilmesi mümkün olmakla birlikte, uyuşmazlıkların bu yol izlenmeden ya da bu yol izlenmesine karşın sonuç alınamaması üzerine çözülmesi için geriye kalan tek çözüm aşaması uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmasıdır.

Uyuşmazlıkların mahkemeye taşınması durumunda, bu uyuşmazlıkların(bireysel işlemler ve bölgesel düzenleyici işlemler)çözümü için görevlendirilmiş ilk derece mahkemesi, Vergi Mahkemeleridir. Bunun yanında ülke çapında geçerli düzenleyici işlemlerin iptali(düzenleyici işlem ile buna istinanaden düzenlenen bireysel işlem birlikte de görülebilir) için görevlendirilen ilk derece mahkemesi ise Danıştay’dır.

Vergi Mahkemeleri, idari yargı olarak adlandırılan, devletin tek yanlı iradesine dayanarak, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla kamu gücünün kullanılması suretiyle tesis edilen kesin ve yürütülebilir işlemlerin iptali ve bu işlemler nedeniyle uğranılan zararların temini için açılacak tam yargı davaları, devletin eylemleri nedeniyle uğranılan zararların temini için açılacak tam yargı davaları ile kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla yapılan idari sözleşmelerden kaynaklı uyuşmazlıkların çözümü için görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiş yargı kolunu ifade eden kavramın dört unsurundan biridir. Diğer unsurlar ise, İdare mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay’dır.

Bu makalede, başta avukatlar olmak üzere birçok kişiye uzak olan veya hakkında çok fazla bilgi sahibi olunmayan vergi uyuşmazlıklarının çözümü ile ilgili olarak, aydınlatıcı ve yol gösterici olması amacıyla, Vergi Mahkemelerinde idari işlemlere karşı açılan davalarda yapılacak ilk incelemeye ilişkin açıklamalarda bulunulacaktır.

II. VERGİ MAHKEMELERİ VE İLK İNCELEME

A-KURULUŞU VE OLUŞUMU

Vergi Mahkemeleri, 20.01.1982 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca, coğrafi durumları ve iş hacimleri dikkate alınmak suretiyle Adalet Bakanlığınca kurulur ve yargı çevreleri tespit edilir.

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Müdürlüğü’nün 2019 yılı verilerine göre Türkiye’de 36 farklı ilde Vergi Mahkemesi faaliyet göstermektedir.

İdari yargı içinde özel görevli mahkeme olarak tanımlanan Vergi Mahkemeleri bir başkan ve yeter sayıda üye hakimden oluşmaktadır.

Davalar, dava türü ve miktarına göre tek hakimli ya da heyet halinde görülmektedir. Heyet halinde yapılan yargılama bir başkan ve iki üye hakimin oluşturduğu heyet tarafından yapılmaktadır. 2576 sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca konusu 2021 yılı için 57.000,00 TL’yi aşan iptal ve tam yargı davaları ile konusu belli bir miktar parayı ihtiva etmeyen iptal davaları(özel esaslar, mükellefiyetin re’sen sonlandırılması, re’sen mükellefiyet tesisi,yapılandırma talebinin reddi vb.)heyet halinde görülür. Konusu 2021 yılı için 57.000,00 TL’yi aşmayan iptal ve tam yargı davaları ise tek hakim tarafından görülecektir. Burada bir hususa değinilmesinde fayda bulunmaktadır. O da yukarıda belirtilen parasal sınır konusunda kararın verildiği tarihteki parasal sınırın dikkate alındığı hususudur.

Parasal sınırlar her yıl 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 298. maddesi uyarınca yeniden değerleme oranında artırılacak ancak 1.000,00 TL’ye kadar olan kesirler dikkate alınmayacaktır. Belirtilen parasal sınırlar dikkate alınmadan karar verilmesi kararın bozulmasına sebebiyet verecektir.

B-VERGİ MAHKEMESİNDE İLK İNCELEME

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinde, ilk incelemenin, sırasıyla, görev ve yetki, idari merci tecavüzü,ehliyet,idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,süre aşımı,husumet,dilekçelerin 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları yönünden yapılacağı düzenlendiğinden, biz de açıklamalarımızı bu sıralama doğrultusunda yapacağız.

Vergi Mahkemelerince, söz konusu hususların incelenmesine geçilmeden önce, davanın açılması-görülmesi için gerekli olan harç ve posta giderlerinin yatırılıp yatırılmadığı incelenmekte, harç ve posta gideri yatırılmadan ya da eksik yatırılarak dava açılmışsa, ara karar ile ilgilisine 30 günlük süre verilerek harç ve posta giderinin tamamlanması istenilmektedir. İlgilisince bu karara rağmen harç ve posta gideri tamamlanmamışsa, mahkemece bir kez daha ara karar ile 30 günlük süre verilerek harç ve posta giderinin tamamlanması istenilmekte, yatırılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına kararı verileceği uyarısında bulunulmaktadır. İlgilisince bu kararın gereğinin yerine getirilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmektedir. Verilen karar,davaya konu uyuşmazlığın para ifade edilen bir işlem ve 2021 takvim yılı için 7.000,00 TL ve altında olması halinde kesin olacak ve istinaf ve temyiz edilemeyecektir. 7.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusuna açık olacak, 192.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusu sonrası temyiz başvurusuna da açık olacaktır.Davanın konusunun para ile ifade edilmemesi halinde ise(özel esaslar, mükellefiyetin re’sen sonlandırılması, re’sen mükellefiyet tesisi,yapılandırma talebinin reddi vb.) yalnızca istinaf başvurusuna açık olacaktır.

Posta giderinin yargılama esnasında azalması halinde, ara karar ile bir önceki paragrafta belirtildiği üzere ilgililere 2 kez 30 günlük süre verilerek posta giderinin tamamlanması istenilmektedir. Buna karşın kararın yerine getirilmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına, işlemden kaldırma karının tebliğinden itibaren 3 ay gün içinde kararın gereğinin yerine getirilmesi ve dosyanın işleme konulmasının istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği bir ara kararı ile ilgilisine tebliğ edilmektedir. İşlemden kaldırma karının tebliğinden itibaren 3 ay içinde posta gideri tamamlanmaz ise davanın açılmamış sayılmasına kararı verilmektedir.Bir önceki paragrafta istinaf ve temyiz konusunda yapılan açıklamalar,bu karar için de aynı şekilde geçerli olacaktır.

1- Görev ve Yetki

Vergi Mahkemesinin görevleri 2576 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilmiştir.

Buna göre, Vergi Mahkemeleri, “ a) Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları, b) (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları, c) Diğer kanunlarla verilen işleri,” çözümlemekle görevlendirilmiştir.

Uygulamada, Vergi Mahkemeleri, Maliye Bakanlığına bağlı kuruluşlar(gelir idaresi başkanlığı, vergi dairesi başkanlıkları, vergi dairesi müdürlükleri,defterdarlık,mal müdürlüğü vs.) tarafından tesis edilen işlemlere,Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı kuruluşlar(gümrük müdürlükleri-gümrük ve ticaret bölge müdürlüğü) tarafından tesis edilen işlemlere, Belediyeler tarafından tesis edilen işlemlere, Takdir Komisyonlarınca tesis edilen işlemlere(arsa-arazi metrekare bedeli,matrah tespiti) karşı açılan davalara bakmaktadır.

Somutlaştırmak gerekirse, belli başlı davaların, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı kuruluşlarca tesis edilen vergi ceza ihbarnamesi, ödeme emri, ihtiyati haciz,haciz,ihtiyati tahakkuk, özel esaslara alma işlemi,re’sen mükellefiyet tesisi, mükellefiyetin re’sen iptali,ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan tahakkuk, düzeltme-şikayet taleplerinin reddine dair işlem, sakatlık indirimine konu çalışma gücü kaybının belirlenmesine ilişkin işlem, teminat istenmesi,vergilerin iadesi-tecil-terkin-uzlaşma-yapılandırma vb. talepli başvuruların reddine dair

işlemler, otomatik olarak yapılan tahakkuk işlemi(motorlu taşıt vergisi vs.),tarhiyat önerilmeyen ancak devreden kdv ya da zarar mikarının azaltılmasına ilişkin vergi inceleme raporları(rapora istinaden vergi dairesince düzeltme yapılmaktadır), vb.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı kuruluşlarca tesis edilen ek tahakkuk, para cezası, ödeme emri, geri verme-kaldırma başvurularının kaldırılmasının reddine dair işlemler,haciz,ihtiyati haciz,teminat isteme, ,ihtirazi kayıtla verilen beyan üzerine tesis edilen tahakkuk,vb.

Bu işlemlerden ek tahakkuk, para cezası,geri verme-kaldırma başvurularının kaldırılmasının reddine dair işlemler, ihtirazi kayıtla yapılan başvuru üzerine tesis edilen tahakkuk işlemleri için 4458 sayılı Kanun’un 242. maddesi uyarınca gümrük ve ticaret bölge müdürlüklerine zorunlu idari başvuru yolunun tüketilmesi, ardından dava açılması gerektiği unutulmamalıdır. Ödeme emri,haciz,ihtiyati haciz,teminat isteme, işlemlerine karşı idari başvuru zorunluluğu bulunmadığından doğrudan dava açılması gerekmektedir.

Belediyelerce tesis edilen vergi ceza ihbarnamesi, ödeme emri, haciz, ihtiyati haciz, ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan tahakkuk, düzeltme-şikayet taleplerinin reddine dair işlem,otomatik olarak yapılan tahakkuk işlemi(emlak vergisi), arsa ve arazi metrekare bedelinin tespitine ilişkin uyuşmazlıklar, vergi tarifesine ilişkin uyuşmazlıklar vb.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca kurulan takdir komisyonu kararları vb.(Vergi Dairesince açılacak dava) karşı ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere açılan davalar olduğu söylenebilir.

Vergi Mahkemesince, yapılan inceleme sonucunda davaya konu işlemin Vergi Mahkemesinin görev alanına girmediği tespiti yapılırsa şu şekilde karar verilmektedir. Davaya konu işlemin idari yargının görev alanı içinde kaldığı düşünülmekte ise, görev ret kararı verilmek suretiyle dosya İdare Mahkemesine ya da Danıştaya göndermektedir. Bu kararlara karşı istinaf ve temyiz yolu kapalıdır. Dosyanın gönderildiği İdare Mahkemesi, görevli mahkemenin, Vergi Mahkemesi olduğunu düşünmekte ise, iki mahkemenin aynı Bölge İdare Mahkemesinin sınırları içinde olması halinde o yer Bölge İdare Mahkemesine, farklı Bölge İdare Mahkemesi sınırları içinde olması halinde ise Danıştay’a, görevli mahkemenin belirlenmesi istemiyle dosyayı gönderir. Bölge İdare Mahkemesi ya da Danıştayca verilen görevli mahkemenin belirlenmesine ilişkin karar kesin olup her iki Mahkemeyi de bağlamaktadır. Danıştayın görevli olduğu gerekçesiyle görev ret kararı üzerine Danıştaya gönderilen dosyada, Danıştay, görevli olmadığına kanaat getirirse dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir. Bu karara uyulma zorunluluğu bulunmaktadır.

Vergi Mahkemesince, davanın adli yargının görev alanı içinde olduğu sonucuna varılması halinde şu şekilde karar verilmektedir. Davanın adli yargının görev alanı içinde kaldığı gerekçesiyle görev ret kararı verilmekte, bu durumda herhangi bir gönderme kararı verilmemektedir. Karar ilgililere tebliğ edilmekte, ilgililer karara itiraz etmeyeceklerse aksiyon alıp adli yargı merciinde dava açabilmektedirler. İlgililer davanın Vergi Mahkemesinin görevi içinde

kıldığı kanaatini taşıyorlarsa kararı davanın miktarı ya da türüne göre önce istinaf, sonrasında temyiz edebilecektir. Bir önceki başlıkta davanın açılmamış sayılmasına ilişkin istinaf-temyiz konusunda yapılan açıklama bu karar için de geçerlidir. Görev ret kararının kesinleşmesi halinde ilgililer aksiyon alıp adli yargı merciinde dava açabileceklerdir. İlgililerce, adli yargı yerlerinde açılan davalarda, mahkeme, davanın idari yargının görevinde olduğunu düşünmekte ise, böyle bir durumda olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmakta ve Uyuşmazlık Mahkemesince görevli mahkeme belirlenmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 37. maddesinde, vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkemeye ilişkin düzenleme yapılmıştır. Buna göre yetkili mahkeme, uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen, Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu ğereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,(Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Kanunun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen, Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan, Dairenin bulunduğu yerdeki Vergi Mahkemesidir.

Yargılama hukukunda yetki kavramı, bir davaya hangi coğrafi alanda kurulu mahkemece bakılacağını ifade etmektedir.

Vergi Mahkemesince, yapılan inceleme sonucunda davaya konu uyuşmazlığın yetki alanına girmediği tespiti yapılırsa, yetki ret kararı verilmek suretiyle dosyayı yetkili mahkemeye göndermektedir. Bu kararlara karşı istinaf ve temyiz yolu kapalıdır. Dosyanın gönderildiği mahkeme, yetkili olmadığını düşünmekte ise, iki mahkemenin aynı bölge idare mahkemesinin sınırları içinde olması halinde o yer Bölge İdare Mahkemesine, farklı Bölge İdare Mahkemesi sınırları içinde olması halinde ise Danıştay’a yetkili mahkemenin belirlenmesi istemiyle dosyayı gönderir. Bölge İdare Mahkemesi ya da Danıştayca verilen yetkili mahkemenin belirlenmesine ilişkin karar kesin olup her iki Mahkemeyi de bağlamaktadır.

2- İdari Merci Tecavüzü

Devletin tek yanlı iradesine dayanarak, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla kamu gücünün kullanılması suretiyle tesis edilen kesin ve yürütülebilir işlemler doğrudan dava konusu edilebilmekle birlikte, bazı yasal düzenlemelerde,bu işlemlerin davaya konu edilmesinden önce, aynı ya da daha üst birime başvuru zorunluluğu öngörülmüştür. Buna karşın, zorunlu başvuru yoluna gidilmeden dava açılması halinde ise, idari merci tecavüzü durumu söz konusu olacaktır.

Vergi yargılamasında, belirtilen hususa ilişkin olarak iki farklı uygulama ile karşılaşılabilmektedir. Bunlardan birincisi 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 242. maddesinde düzenlenen zorunlu itiraz yolu, diğeri ise, dava açma süresinin geçirildiği işlemlere karşı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan düzeltme işlemi sonrasında yapılacak şikayet başvurusuna ilişkindir. (şikayet başvuruları Hazine ve Maliye Bakanlığınca tahsil edilen vergiler için Gelir İdaresi Başkanlığına,Belediyece tahsil edilen vergiler için Belediye Başkanlığına yapılmaktadır)

Vergi Mahkemesince, 4458 sayılı Kanun’un 242. maddesi uyarınca zorunlu başvuru yolu öngörülen işlemlere karşı,bu yola başvurulmadan dava açılması halinde iki şekilde karar verilmektedir.Dava 242. maddede belirtilen 15 günlük itiraz süresi içinde açılmışsa merciine tevdi kararı verilerek,dosyanın bir örneği ilgili birime gönderilmekte,dava 15 günlük itiraz süresinden sonra açılmışsa, merciine tevdi kararında hukuki fayda bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmektedir.Dava açma süresi geçirilmiş işlemlere karşı düzeltme başvurusu reddedilen kişilerce dava açılması halinde ise, düzeltme zamanaşımı süresi geçirilmemiş ise merciine tevdi kararı verilerek,dosyanın bir örneği ilgili birime gönderilmekte,dava düzeltme zamanaşımı süresinden sonra açılmışsa, merciine tevdi kararında hukuki fayda bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmektedir. Gerek merciine tevdi kararı gerekse de dava ret kararı, davaya konu uyuşmazlığın para ile ifade edilen bir işlem ve 2021 takvim yılı için 7.000,00 TL ve altında olması halinde kesin olacak ve bu karara karşı istinaf ve temyiz yoluna gidilemeyecektir. 7.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusuna açık olacak, 192.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusu sonrası temyiz başvurusuna da açık olacaktır.Davanın konusunun para ile ifade edilmemesi halinde ise yalnızca istinaf başvurusuna açık olacaktır.

Burada bir hususu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz. Mahkemece verilen merciine tevdi kararı ile birlikte dosyanın yetkili mercie gönderildiği takip edilmelidir. Zira yetkili merci, dosyanın kendisine geldiği itibaren 30 gün içinde karar almazsa zımnen ret işlemi oluşacağından, bu tarihten sonra süresi içinde dava açılması gerekecektir. Bu sürenin geçirilmemesi adına sürecin takibi gerekmektedir.

Merciine tevdi kararı verilmesi halinde, Mahkemeye başvuru tarihi, merciine başvuru tarihi olarak kabul edilecektir.

Ayrıca, savunma dilekçesinin alınmasından sonra verilen idari merci tecavüzü kararlarında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemektedir.

3-Ehliyet

Davaların, hakkında idari işlem tesis edilmiş gerçek ya da tüzel kişiler adına, gerçek kişi tarafından bizzat ya da vereceği vekalete istinaden avukat aracılığıyla,medeni hakları kullanma yetkisine sahip olmayanlar için kanuni temsilciler ya da bunların vereceği vekalete istinaden avukat tarafından, tüzel kişiler için temsile yetkili kişiler ya da bunların verdiği vekalete istinaden avukat aracılığıyla açılması gerekmektedir.

Vergi Mahkemesince, dava konusu uyuşmazlıkla ilgisi ya da dava açmakta menfaati bulunmayan kişilerce açılan davalarda ehliyet ret kararı verilmektedir.Ayrıca ölen kişi adına tesis edilen işleme karşı mirasçılar tarafından, tüzel kişiliği sona eren şirketler adına ortak ya da kanuni temsilciler tarafından açılan davalarda da bu kişilerin hukuken var olmadığı gerekçesiyle ehliyet ret kararı verilmektedir.Verilen karar, davaya konu uyuşmazlığın para ile ifade edilen bir işlem ve 2021 takvim yılı için 7.000,00 TL ve altında olması halinde kesin olacak ve istinaf-temyiz edilemeyecektir. 7.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusuna açık olacak, 192.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusu sonrası temyiz başvurusuna da açık

olacaktır. Davanın konusunun para ile ifade edilmemesi halinde ise yalnızca istinaf başvurusuna açık olacaktır.

Ayrıca, savunma dilekçesinin alınmasından sonra verilen ehliyet ret kararlarında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmektedir.

4-Kesin ve Yürütülmesi Gereken Bir İşlem Olup Olmadığı

Vergi Mahkemesinde dava açılabilmesi için ortada kesin ve yürütülebilir bir işlemin bulunması gerekmektedir.Turgut CANDAN’a göre, işlemin kesinliği,işlemin hukuk dünyasında var olması için başka bir makamın onayına ihtiyaç duyulmamasını ifade etmektedir. İşlemin yürütülebilir olması ise,işlemin hukuk düzeninde ve hedef aldığı kişi ya da kişilerin hukukunda değişiklik meydana getirmesini ifade etmektedir.Bu nedenle hazırlık işlemleri,iç yazışmalar,görüş ve kanaat bildiren yazılar, ön kararlar, bilgilendirme yazıları davaya konu edilemezler.

Vergi Mahkemesince, dava konusu edilen işlemin kesin ve yürütülmesi gerekli olmayan işlem olduğu kanaatine varılması halinde davanın incelenmeksizin reddine karar verilmektedir. Verilen karar, davaya konu uyuşmazlığın para ile ifade edilen bir işlem ve 2021 takvim yılı için 7.000,00 TL ve altında olması halinde kesin olacak ve istinaf-temyiz edilemeyecektir. 7.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusuna açık olacak, 192.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusu sonrası temyiz başvurusuna da açık olacaktır.Davanın konusunun para ile ifade edilmemesi halinde ise yalnızca istinaf başvurusuna açık olacaktır.

Ayrıca, savunma dilekçesinin alınmasından sonra verilen incelenmeksizin ret kararlarında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmektedir.

5-Süre

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7.maddesinde, özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Vergi Mahkemesinde dava açma süresinin 30 gün olduğu, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı, vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği; tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmiştir.

Tatil günleri dava açma süresinden sayılacak olup, dava açma için son günün tatile gelmesi halinde süre takip eden çalışma günü son gün olarak kabul edilecektir.

Vergi Mahkemesinde açılacak davalarda genel dava açma süresi 30 gün olmakla birlikte 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca düzenlenen ödeme emri, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemlerine karşı dava açma süresi 15 gündür.

2577 sayılı Kanun’un 11. maddesinde, kesin ve yürütülmesi gerekli işlemler için üst makamlara,   üst   makam   yoksa   aynı   makama   işlemin   kaldırılması,    geri alınması,değiştirilmesi için başvuru imkanı bulunmaktadır.11. madde kapsamında başvuru yapılacaksa başvurunun yapıldığı gün itibariyle dava açma süresinin durduğu, idarece verilen cevabın tebliğinden itibaren geriye kalan dava açma süresi içinde davanın açılması gerektiği bilinmelidir. Ayrıca yapılan başvuruya 30 gün içinde cevap verilmez ise zımnen ret işlemi oluşacak olup 30 günlük sürenin bitiminden itibaren kalan dava ama süresi içinde dava açılmalıdır. Burada şu hususu da vurgulamak istiyoruz.Danıştayın bazı kararlarında 6183 sayılı Kanun uyarınca tesis edilen ödeme emri,ihtiyati haciz-ihtiyati tahakkuk gibi özel dava açma süresi belirlenmiş işlemlere karşı 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığı yönünde görüşler bulunduğundan bu işlemlere karşı doğrudan dava açılmasını tavsiye ediyoruz.

İlgililerce, idari işlemin iptali istemiyle, adli yargı mercilerinde açılan davada verilen görev ret kararının kesinleşmesi üzerine, 30 gün içinde Vergi Mahkemesinde dava açılmalıdır. Burada dikkate edilmesi gereken husus adli yargı merciinde açılan davanın Vergi Mahkemesinde genel dava açma süresi olan 30 gün içinde ya da davaya konu işlem ödeme emri,ihtiyati haciz ya da ihtiyati tahakkuk ise davanın 15 gün içinde açılmış olmasıdır.

Danıştayca, haciz ve ihtiyati hacze karşı açılan davalarda, 30 ya da 15 günlük sürenin geçirilmesi halinde de davanın görülmesi gerektiği şeklinde karar verilmektedir. Bu görüşün dayanağı söz konusu işlemler ile mülkiyet hakkına doğrudan ve devamlı müdahale olmasıdır. Bu nedenle, biz, ilgililerin 30 ya da 15 günlük dava açma süresini kaçırmaları halinde de dava açmalarını tavsiye ediyoruz.

Anayasa’nın 40/2. maddesinde, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Danıştayın bazı kararlarında tesis edilen işlemlerde dava açma süresi ve yerinin gösterilmemesi halinde dava açma süresinin işlemeyeceği şeklinde kararlar verilmektedir. Bazı Danıştay kararlarında ise, ödeme emri gibi farklı dava açma süresine tabi işlemlerde dava açma yeri ve süresinin gösterilmemesi halinde dava açma süresinin 15 gün değil genel dava açma süresi olan 30 günlük dava açma süresi olması gerektiği şeklinde kararlar verilmektedir. Biz, tesis edilen işlemin kontrol edilerek dava açma yeri ve süresi gösterilmemiş ise, 30 günlük genel süre geçse bile dava açılmasını tavsiye ediyoruz.

Dava açma süresinin son gününün adli tatile denk gelmesi halinde(20 Temmuz-31 Ağustos) dava açma süresi adli tatilin bitimini takip eden 7. gün sonuna kadar,7. gün hafta sonuna ya da başka bir tatil gününe denk geliyorsa sonraki ilk çalışma gününe kadar uzamaktadır. Danıştayın bazı kararlarında 6183 sayılı Kanun uyarınca tesis edilen ödeme emri,ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemine karşı açılacak davanın süresinin bu kanunda düzenlenmiş olması,2577 sayılı Kanunda yer almadığı gerekçesiyle dava açma süresinin son gününün adli tatile denk gelmesi halinde dava süresinin uzamayacağı şeklinde kararlar mevcut ise de, çoğunluk görüşü sürenin uzadığı yönündedir.

Mali tatil uygulaması, Hazine ve Maliye Bakanlığınca tahsil edilen vergiler için geçerli olup gümrük ve belediye tarafından tahsil edilen vergiler için mali tatil uygulaması geçerli olmayacaktır. Her yıl 1 Temmuz-20 Temmuz arası mali tatil olarak kabul edilmektedir. Bu süre zarfında dava açma süresi işlemeyecektir. Mali tatil, 20 Temmuzda başlayan adli tatil ile birleştiğinden dava açma süresi bir önceki paragrafta yapılan açıklama doğrultusunda 7 Eylül’e, 7 Eylülün hafta sonuna denk gelmesi halinde sonraki ilk çalışma gününe kadar uzayacaktır.

Devlet memurlarının bayramdan önceki ve sonraki birkaç günde Bakanlar Kurulu kararı ile izinli sayılmaları “idari” izin günü olarak adlandırılmıştır. (Turgut CANDAN,Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu) İdari izin ilan edilen günlerde Mahkemelerde yeteri miktarda memur görevlendirilmek suretiyle dava dilekçesi, savunma, replik-düplik dilekçeleri, istinaf-temyiz vb. dilekçeler kabul edilmektedir. İdari izin günlerinde yasal olarak karar verilmesine engel bir durum da bulunmamaktadır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatilller Hakkında Kanun’da sayılan tatiller arasında idari iznin yer almamış olması ve yukarıda belirtilen işlemlerin Mahkemelerde idari izin gününde de yapılıyor olması nedeniyle yargı mercilerinde idari iznin dava açma süresini etkilemeyeceği görüşü hakimdir.

Mücbir sebep, geniş anlamda, bir hakkın kullanılmasını, bir borcun ya da ödevin yerine getirilmesini engelleyen, önceden öngörülmesi ve önlenmesi imkansız olan her türlü olay olarak, dar anlamda ise, kişinin iradesi dışında oluşan dış kaynaklı olay şeklinde tanımlamıştır. (Turgut CANDAN,Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu) Mücbir sebep nedeniyle dava açma süresinin uzayacağına ilişkin 2577 sayılı Kanunda, bu Kanunun 31. maddesinin 6100 sayılı Kanuna atıf yaptığı hususlar ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununa yapılan atıflarda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle Danıştayın genel uygulaması, mücbir sebebin dava açma süresine uzamasını sağlamayacağı yönündedir.

Vergi Mahkemesince, yapılan inceleme sonucunda, davanın süresinde açılmadığı sonucuna varılması halinde davanın süre yönünden reddine karar verilmektedir. Verilen karar, davaya konu uyuşmazlığın para ile ifade edilen bir işlem ve 2021 takvim yılı için 7.000,00 TL ve altında olması halinde kesin olacak ve istinaf-temyiz edilemeyecektir. 7.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusuna açık olacak, 192.000,00 TL’nin üzerinde olması halinde istinaf başvurusu sonrası temyiz başvurusuna da açık olacaktır. Davanın konusunun para ile ifade edilmemesi halinde ise yalnızca istinaf başvurusuna açık olacaktır.

Ayrıca, savunma dilekçesinin alınmasından sonra verilen süre ret kararlarında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmektedir.

6- Husumet

Vergi Mahkemelerinde açılacak davalarda, davacı konumunda gerçek kişiler, şahıs şirketleri, özel ve kamu tüzel kişileri olabilecektir. Buna karşın davalı konumunda her zaman için işlemleri tesis eden kamu tüzel kişileri olacaktır.

Örnekleme yapılması gerekirse, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı kuruluşlarca tesis edilen vergi ceza ihbarnamesi, ödeme emri, ihtiyatı haciz,haciz,ihtiyati tahakkuk, özel esaslara alma işlemi,re’sen mükellefiyet tesisi, mükellefiyetin re’sen iptali,ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan tahakkuk, teminat istenmesi,vergilerin iadesi-tecil-terkin vb. talepli başvuruların reddine dair işlemler,otomatik olarak yapılan tahakkuk işlemi(motorlu taşıt vergisi vs.),tarhiyat önerilmeyen ancak devreden kdv ya da zarar mikarının azaltılmasına ilişkin vergi inceleme raporlarına(rapora istinaden vergi dairesince düzeltme yapılmaktadır) karşı açılacak davalarda hasım mevkiinde işlemi tesis etmiş olan vergi dairesi başkanlıkları, vergi dairesi müdürlükleri,defterdarlık,mal müdürlüğü olacak olup düzeltme-şikayet taleplerinin reddine dair işlem, sakatlık indirimine konu çalışma gücü kaybının belirlenmesine ilişkin işlemlere karşı ise hasım mevkiinde Gelir İdaresi Başkanlığı olacaktır.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı kuruluşlarca tesis edilen ek tahakkuk, para cezası,ödeme emri,geri verme-kaldırma başvurularının kaldırılmasının reddine dair işlemler,haciz,ihtiyati haciz,teminat isteme, ihtirazi kayıtla yapılan başvuru üzerine tesis edilen tahakkuk işlemlerine karşı açılacak davalarda ise hasım mevkiinde Gümrük Müdürlüğü olacaktır.

Belediyelerin ilgili birimlerince tesis edilen vergi ceza ihbarnamesi, ödeme emri, haciz,ihtiyati haciz, ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan tahakkuk, düzeltme-şikayet taleplerinin reddine dair işlem,otomatik olarak yapılan tahakkuk işlemi(emlak vergisi), vergi tarifesine ilişkin uyuşmazlıklar ile takdir komisyonlarınca belirlenecek arsa ve arazi metrekare bedelinin tespitine ilişkin uyuşmazlıklara karşı açılacak davada hasım mevkiinde Belediyeler olacaktır.

Dava açılırken hasım gösterilmemesi ya da hasmın yanlış gösterilmesi halinde Vergi Mahkemesince, kendiliğinden (re’sen)hasım düzeltme kararı alınarak doğru hasım belirlenmekte ve dava bu hasım ile görülmektedir. Hasım düzeltme kararına itiraz imkanı bulunmamaktadır. Ancak esastan verilecek karar istinaf ve temyize açık ise, hasmın yanlış belirlendiği iddiası, bu dilekçelerde ileri sürülebilecektir. Dava yanlış hasım ile görülmüş ise bu durum kararın bozulmasına sebebiyet verecektir.

7-3. ve 5. Maddeye Uygunluk

2577 sayılı Kanun’un 3. maddesinde dilekçelerde bulunması gereken hususlar düzenlenmiştir.Bu hususların eksik olması halinde 15. madde uyarınca dilekçe ret kararı verilebilmektedir.Ancak bazı hususlarda Vergi Mahkemeleri insiyatif alabilmektedir. Mesela dilekçe tek nüsha düzenlenmiş ise mahkeme ilgili evrakın fotokopisini çekebilmekte, işlemin tebliğ tarihi yazılmamış ise işlemin düzenleme tarihine bakarak dava açma süresi geçmemiş ise davaya devam edebilmektedir.

2577 sayılı Kanun’un 5. maddesinde, aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller düzenlenmiştir. Ana kural her işleme karşı ayrı dava açılmasıdır. Ancak işlemler arasında maddi ve hukuki yönden bağlılık varsa ya da aralarında sebep sonuç ilişkisi varsa birlikte dava açılabilecektir. Bu husus, dava açacak kişinin insiyatifine bırakılmıştır. Ayrıca birden fazla kişinin birlikte dava açabilmesi için hak veya menfaatlerde iştirak bulunması ya da davaya yol açan maddi-hukuki sebeplerin aynı olması gerekmektedir.

Diğer bir husus da, dava açma konusunda ehliyeti bulunan kişi adına avukat olmayan vekil tarafından dava açılması halinde, davanın, ilgilisince bizzat ya da avukat olan vekilince açılması şeklinde verilecek dilekçe ret kararıdır. Kişiler davaları vekil aracılığı olmadan doğrudan açabilirler. Ancak vekil aracılığıyla dava açmak istediklerinde Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca davayı yalnızca avukata vekalet vermek suretiyle açabilecektir.

Yukarıda belirtilen durumlara aykırılık olması halinde dilekçe ret kararı verilmektedir.Dilekçe ret kararına itiraz etme imkanı bulunmamaktadır.İlgililer dilekçe ret kararının kendilerine tebliğinden itibaren 30 gün içinde kararda belirtilen eksiklikleri gidererek aynı mahkemeye hitaben dilekçe yenileme dilekçesi vermelidir. Dilekçenin 30 günlük süre geçirildikten sonra verilmesi halinde mahkemece süre ret kararı verilecektir.Bu karar, istinaf ve temyize ilişkin yukarıda açıklamalar kapsamında istinaf ve temyiz edilebilecektir. 30 günlük sürenin son gününün adli tatile denk gelmesi halinde yukarıda adli tatil ile ilgili olarak yapılan açıklama uyarınca süre uzayacaktır.

Yeniden verilen dilekçelerde, dilekçe ret kararında belirtilen hatalar aynen tekrarlanır ise, bu sefer davanın reddine karar verilir. Bu karar, istinaf ve temyize ilişkin yukarıda açıklamalar kapsamında istinaf ve temyiz edilebilecektir.

  1. maddeye göre verilen dilekçe ret kararlarının yenilenmesinde, harç alınmamakta diğer durumlarda ise harç alınmaktadır.Ayrıca savunma dilekçesinin alınmasından sonra verilen dilekçe ret kararlarında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemektedir.

Yapılan yargılama sonucunda esastan verilen kararlara ilişkin, istinaf ya da temyiz incelemesi sonucunda yukarıda belirtilen dilekçe ret sebeplerinin tespiti halinde kararın bozulmasına karar verilmektedir.

Ayrıca, savunma dilekçesinin alınmasından sonra verilen dilekçe ret kararlarında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemektedir.

PKFİSTANBUL
PKF Istanbul is the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).

“PKF" and the PKF logo are registered trademarks used by PKF International Limited and member firms of the PKF Global Network. They may not be used by anyone other than a duly licensed member firm of the Network.
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
PKFİSTANBUL
PKF İstanbul, PKF Global'a bağlı bir üye olup, her biri ayrı ve bağımsız hukuki bir varlık olan PKF International Limited üye firmalarının ağıdır. Her bir üye veya yazışma firmasının eylemleri veya eylemsizliği konusunda hiçbir sorumluluk veya yükümlülük kabul etmemektedir.
PKF İstanbul is a member of PKF Global, the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
HİZMETLERİMİZSizlere neler sunuyoruz?
Son Yazılar