Şüpheli Alacaklarda Değişen Uygulamalar

23 Haziran 2023Yazan: İbrahim Potur

İşletmelerin ticari hayatlarına devam ettirebilmeleri için ticari alacakların tahsili büyük bir önem taşımaktadır. Finansman sorunu ile mücadele ederken aynı zamanda alacakların tahsil edilmeme riski beraberinde ciddi olarak şirketlere finans sıkıntısı doğurabilir.

Özellikle de son zamanlardaki kredi kedi kullanımının zorlaşması ile hesap tahsilatları büyük önem kazandı. Bir de bu zorluklarla mücadele içinde iken batak verilmesi vergi problemi de getirebilmektedir. Peki, nedir bu vergi problemi?

Vergi sistemimizde, ticari ve zirai kazançların vergilendirilmesinde tahakkuk ilkesi de geçerli olduğu için, ticari ve zirai faaliyetler kapsamında elde edilen ve tutar olarak kesinleşen gelir, tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın vergilendirilmektedir. Bu da tahsil olunamayan alacağın vergisinin ödenmesi anlamına gelmektedir. Önceki yıllarda böyle bir durumla karşı kalındığı zaman rakamın büyüklüğüne ve küçüklüğüne bakılmaksızın ticari alacak artık alınamayacak duruma geldiyse dava yoluna gitmek durumunun da kalınırdı, bu da maddi anlamda yük doğurmakta idi.

Mali idare bir düzenleme getirerek sınır belirlemiş olup, 7338 Sayılı “Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 26.10.2021 tarihli ve 31639 sayılı Resmi Gazete’de ; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1) Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2) Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli ticari alacak olarak sayılmıştır. Yapılan düzenleme ile 3.000 TL’yi aşmayan (“544 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği” ile 2023 yılı için dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olan alacaklara ilişkin azami tutar 8.900 TL olarak belirlenmiştir) alacaklar için dava veya icra takibi şartı aranmayacak olup, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemişse şüpheli alacak karşılığı ayrılabilecektir.

İşletme hesabına göre defter tutan mükellefler de bu uygulamadan yararlanabilecektir, denilmiştir.

Peki, bir ticari alacağın şüpheli hale gelip dava yoluna gidilmesi süreci nasıl olmalıdır?

Şüpheli alacak düzenlemesi Vergi Usul Kanununun (VUK) 323. maddesinde yer alıyor. Bu düzenlemeye göre, bir alacağın şüpheli alacak sayılıp karşılık ayrılabilmesi için, söz konusu alacağın; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ilgili olması, dava veya icra safhasında bulunması ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olması ve teminatsız olması gerekiyor. Fakat bu durum Türkiye’de bulunan alacaklar için mümkün, ancak yurtdışı alacağın gider yazılması vergi kanunlarımızda yıllardır işletmeler açısından çözüme kavuşmamış bir problem.

Batak verip zarar etmekle de kalınmadığı gibi, bir de üzerine her dönem sonunda dövizli alacak olarak değerlenmek, kur artışı var ise kur farkı gelirinden ayrıca Kurumlar Vergisi de ödemek gerekmekte. İhracat bedeli dövizlerin ülkeye getirilmesi zorunluluğu da kambiyo mevzuatı yönünden yine idareye bilgi verip, doğacak ceza ile mücadele etmek durumunda kalındı. Mali idarenin genel kuralı ise yurtdışı alacağının karşılık ayırıp gider yazılabilmesi için ticari alacağın bulunduğu ülkede icra takibi yaptırma şartı bulunmaktadır. Örneğin ticari alacağınız Hollanda mukimi bir firmada olsun, orada dava açacak bir Hollanda mevzuatın bilen hukuk bürosu ile anlaşmanız ve orada doğacak masrafları karşılamanız gerekmektedir.  Ülkemizde bu durum maddi açıdan daha kabul edilebilir tutar iken, yurt dışında hukuk hizmeti ülkemizde yöre daha da pahalıdır. Alacağın tutarında daha fazla masraf etmek durumunda kalınabilmektedir.

Hal böyle olunca da işletmeler bu durumda çaresiz kalıp, bilançolarını bozacak işlemlere veya çıkacak olan af kanunlarını beklemek durumunda kalıyor.

Konuya ilişkin özelgeler;

  • GİB İzmir VDB’nin 08.01.2019 tarihli ve 67854564-105[6172]-E.11117 sayılı özelgesi
  • İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 3 Ekim 2018 tarih ve 881164 sayılı özelgesi

Aksi yönde kararlar;

  • Danıştay 4. Daire 27 Mayıs 2010 tarih ve E:2008/399, K:2010/ 3271 sayılı kararı

 Ne değişti?

Mali idare yurtdışı alacaklarının daha kolay gider yazılabilmesi için yakın zamanda vermiş olduğu bir özelge mevcut.  Günün değişen şartlarına, küresel ticarette yaşanan gelişmelere göre yeni bir değişikliğe gitmesi işletmeler açısından hem faydalı hem de yol gösterici olmuş oldu.

Bu özelge de konuya şöyle değinildi; yurt dışı alım satım işleri nedeniyle düzenlenen sözleşmelerde, “herhangi bir ihtilaf halinde yetkili mahkeme ve/veya yetkili icra dairesinin Türkiye’deki mahkeme ve/veya icra dairesi olacağı” belirtilirse, yurt dışından tahsil edilemeyen bu alacaklar için Türkiye’deki yetkili mahkemelerde dava açılır veya yetkili icra dairesine müracaat edilerek takibe geçilirse, şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olabilir (GİB. İzmir VDB’nin 08.01.2019 tarihli ve 67854564-105[6172]-E.11117 sayılı özelgesi).

Ayrıca ihtilaf halinde uygulanması gereken hukukun seçiminin yapılmadığı sözleşmelere konu ticari alacaklarını yabancı şirketlerden tahsil edemeyen şirketlerin Türk Mahkemelerinde dava açmış olmaları, bu alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayırabilmeleri için yeterli bulunuyor(GİB İzmir VDB’nin 08.01.2019 tarihli ve 67854564-105[6172]-E.11117 sayılı özelgesi).

 Tabii bu aşamada firmaların sözleşme yapma açısından dikkat etmesi gereken önemli bir husus doğmuş oluyor, nedir bu husus?  Sözleşmede, İhtilaf halinde yetkili mahkeme ve icra dairesinin mutlaka belirtilmesi. Tabi her ne kadar bu özelge işletmelerin elini rahatlasa da genel teamül de maliye katı tutulumunu devam ettirmekte.

Sonuç

Bize göre, Mali İdare’nin ihtilaf halinde yurtdışı firmanın bulunduğu ülkede dava açma mecburiyeti şartını değiştirmeli, yurt dışı alacaklarını tahsil edemeyen şirketlerin bu alacaklarına şüpheli alacak karşılığı ayırabilmelerine Türkiye’de imkân sağlamalı ve bulunması halinde icra daireleri tarafından dava muhatabı borçlunun konsolosluk üzerinden bildirim yapılabilmeli.

PKFİSTANBUL
PKF Istanbul is the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).

“PKF" and the PKF logo are registered trademarks used by PKF International Limited and member firms of the PKF Global Network. They may not be used by anyone other than a duly licensed member firm of the Network.
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
PKFİSTANBUL
PKF İstanbul, PKF Global'a bağlı bir üye olup, her biri ayrı ve bağımsız hukuki bir varlık olan PKF International Limited üye firmalarının ağıdır. Her bir üye veya yazışma firmasının eylemleri veya eylemsizliği konusunda hiçbir sorumluluk veya yükümlülük kabul etmemektedir.
PKF İstanbul is a member of PKF Global, the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
HİZMETLERİMİZSizlere neler sunuyoruz?
Son Yazılar