Her işletmenin kendine özel dinamikleri vardır. Bu dinamikler o işletmeleri rakipleri karşısında daha karlı, daha hızlı ya da daha garantici yapabilir.
Bugüne kadar yüzlerce kez duyduğum “bizim işimiş diğerlerine benzemez” “bizim işimizin dinamikleri çok farklı” “biz çok hızlı olmak zorundayız” gibi argümanlar belki bir kısmınız tarafından da çoklukla kullanılıyordur.
Bugüne kadar bahsettiğim argümanları olan birçok patronun sistem kurmaktan ya da bu evrensel standartları şirketlerinin içine yerleştirmekten çekindiklerini, kurmaya çalıştıkları sistemlerde ise sürekli bir esnetme ya da sadece mevcutta yaptıklarını daha hızlı, daha az kişi ile yapabilmek için çabaladıklarını gördüm. Kendilerini güçlü yaptığını düşündükleri bu farklılıkları kaybetmekten korkuyorlardı.
Bu farklılıkların birçoğunun temelinde işletme sahibinin kişisel yetenekleri ya da içinde bulunulan sektörün kabullenilmiş ve yıllardır süregelen kabul görmüş farklılıkları olduğunu gözlemledim.
Örneğin 100 kalem ürün ve 20 müşteri ile yaşayan bir işletmede hem satınalmayı, hem satışı yöneten, stoklara ve iş süreçlerine de çok hakim bir patronun bir müşteri talebini 15 dk içerisinde müşterinin de önem derecesine göre bir kar oranı ile tekliflendirebilmesi çok doğaldır. Ancak aynı şirket 2000 kalem ürün ve 500 müşteri seviyesine ulaştığında bir satış temsilcisinin manuel bir yapı ile kendisinden beklenildiği şekilde aynı hıza ve doğruluğa ulaşabilmesi mümkün değildir.
Yönetim bir bilim dalıdır ve yönetim bilimlerinin evrensel yöntem ve standartları vardır. Üretim teknolojinizin, pazarınızda muhatap olduğunuz kitlenin ya da iş üretme şekillerinizin farklı olması sizleri bunların kapsamı dışında bırakmaz.
Her yiğidin ayrı yoğurt yiyişi vardır misali yöneticilerin de kendilerine ait dokunuşları olsa da ana hat olarak bu yöntem ve standartların dışına çıkmaya çalışmak oldukça risklidir.
Bu İstanbul Ankara yolculuğu gibidir. Farklılıklarınıza odaklanarak kendi yolunuzu bulmaya çalışmak ara sokakları kullanarak ilerlemeye çalışmak gibidir. Sürekli direksiyonu bir sağa bir sola çevirirsiniz. İçgüdülerinize güvenerek deneyip yanılarak ilerleyebilirsiniz. Ya da sizin gibi düşünen yöneticilerinize sürekli yol sormanız gerekecektir. Çünkü size otoyolu gösterenlerle anlaşamazsınız. Ara yolun en iyisini gösterene de denk gelebilirsiniz, yanlış yola sokanına da.
Kendinize bir konfor alanı oluşturursunuz, bu da yolda izlediğiniz manzaralar ya da yediğiniz güzel yemekler olabilir. Ancak bu rotada aracınız daha çok yıpranır, daha çok çukura girersiniz ve kaza riskiniz çok daha yüksektir. Ankara’ya gittiğinizde toplamda daha çok yakıt harcamış olduğunuzu fark edersiniz. Muhakkak daha çok şey ve daha çok yer öğrenirsiniz ama amacınız Ankara’ya gitmekse varışınızı geciktirir, maliyetini ve riskini artırırsınız.
Tabii gerçekten sistematik bir şekilde Toyota’nın kalite yönetiminde ya da Zara’nın, Wallmart’ın tedarik zincirinde yaptığı geliştirmeler gibi ölçümlenebilir faydalar ortaya koyarak kendi standartlarınızı üretebiliyorsanız orası başka.
Yönetim bilimlerinin standart yöntemleri sizlere otoyolda ilerlemenin konforunu yaşatır. Bunlara hakim yönetici ve danışmanlarla çalışmanın elbette bir maliyeti olacaktır. Bunu da otoyol ücreti olarak düşünebilirsiniz. Farklılıklarınız size şerit değiştirtebilir, trafik sıkıştığında yanyola yönlendirebilir. Ancak rotanız belli, varacağınız süre de kestirilebilirdir. Farklılıklarınızı, sistem kurgusunun içerisine ana hatların dışına çıkmadan sağlıklı bir şekilde yerleştirebilmek büyük ustalık gerektirir. Bunu teori ve pratiği örtüştürmeden yapamazsınız.
Unutmayın ki işletmeniz küçükken eliniz kolunuz her yerine yeter, herkese dokunabilirsiniz. Herşeye hakimsinizdir. Ancak büyüdükçe sitemlere ve profesyonellere ihtiyaç duyarsınız. Kişilere değil, bilime güvenin. Araştırın, öğrenin farklılıklarınızı ve değerlerinizi modelin içine koyun ve uygulayın.
Kalın Sağlıcakla

Ortak | Yönetim Danışmanlığı
m.asdemir@pkfistanbul.com