Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 359. maddesinde sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge olarak tanımlanır. Vergi Denetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erhan Selim’in kamuoyuyla paylaştığı açıklamada, “Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı olarak sahte belgeyle mücadelede farklı ve önemli bir döneme girildiğini, amaçlarının sahte belgeyi kanıksanmış bir problem olmaktan çıkarmak oluğunu, 1 Ekim 2025’ten itibaren sahte belgeyi bilmeden kullanmaya yönelik değerlendirmelerin, somut vakanın özünü yansıtabilecek şekilde sınırlandırıldığı ve istisnai olduğu bir evreye girildiğini, sahte belge kullanan mükelleflere çoğunlukla vergi kaçakçılığı boyutuyla işlem yapılacağı” ifade edilmiştir. [1]
Vergi Denetim Kurulu’nun bu uygulama değişikliği, sahte belge fiillerine karşı daha sert tedbirleri de beraberinde getirmektedir. Artık “bilmeden kullanma” şeklindeki yaygın uygulamadan vazgeçilerek, bu durumun yalnızca istisnai hallerde geçerli olacağı yönündeki görüş benimsenmektedir. Peki, bu köklü değişiklik ne anlama geliyor? Yazımızda, sahte belgeyle ilgili vergi mevzuatımızdaki düzenlemeleri de ele alarak bu sorunun cevabını arayacağız.
Sahte Belge Düzenleme ve Kullanma Fiilleri
VUK’un 359. maddesi kaçakçılık suçları ve cezalarını düzenlerken, sahte belge düzenleme ve kullanma ile muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma fiillerini de tanımlar.
Buna göre, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı yansıtan belgedir. Bu belgeleri düzenleyenler veya kullananlar hakkında 18 aydan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülür.
Sahte belge ise, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir. Belgelerin aslını veya suretini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyen veya bu belgeleri kullananlar için 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilir.
VUK, sahte belge fiillerine, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge fiillerinden daha ağır bir yaptırım uygular. Ancak kanun, düzenleme ve kullanma fiilleri arasında bir fark görmez; her iki fiil için de aynı ceza hükümlerini içerir.
Vergi suçlarının ceza hukukunun bir konusu olduğunu ve suçun manevi unsurunun (kastın) bu suçlar için arandığını belirtmek gerekir. Suçun manevi unsuru, fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olmasını gerektirir. Bu noktada, suçun unsurlarının ve dolayısıyla manevi unsurun ceza hukukunun bir konusu olan kaçakçılık suçları için gerekli olduğunu birer idari suç kapsamında olan usulsüzlük ve vergi ziyaı için manevi unsur gerekmediğini belirtmek isteriz.
Mevcut Uygulama ve Değişiklik
Vergi Denetim Kurulu, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeye yönelik birçok vergi incelemesi gerçekleştirmektedir. Bu belgelerin düzenlenmesi için kast bir karine iken, kullanma durumunda kastın ayrıca ortaya konması gerekir. Sahte belge kullanımına ilişkin incelemelerde yaygın uygulama, belgelerin bilmeden kullanıldığı gerekçesiyle manevi unsurun oluşmadığı ve dolayısıyla adli bir işlem yapılmaması yönündeydi.
Vergi Denetim Kurulu’nun görüş değişikliği işte tam da bu uygulamaya yöneliktir. Kurul, 1 Ekim 2025’ten itibaren sahte belgeyi bilmeden kullanma şeklindeki uygulamanın istisna olacağı ve sahte belge kullanan mükelleflere çoğunlukla vergi kaçakçılığı boyutuyla işlem yapılacağı, yani yargılanmaları için Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusu olarak nitelendirilebilecek Vergi Suçu Raporu düzenleneceğini, açıklamıştır.
Sahte Belge Bilmeden Kullanılabilir mi?
Sahte belge, gerçek bir mal teslimine veya hizmet ifasına dayanmayan bir belgedir. Dolayısıyla, bir sahte belgenin bilmeden kullanılması gerçekten de ancak yanlışlıkla veya dikkatsizlikle, yani istisnai hallerde mümkün olabilir. Örneğin, bir mal veya hizmet alınmasına rağmen, faturayı düzenleyen mükellefin asıl satıcıdan farklı olması ve bu durumun alıcı tarafından fark edilememesi, bilmeden kullanmaya en muhtemel örnek olarak karşımıza çıkabilir. Bu açıdan bakıldığında, VDK’nın yeni görüşü oldukça yerinde ve belge düzenini sağlamada önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte, vergi müfettişleri tarafından gerçekleştirilen incelemelerde kimi zaman gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanan ve mal teslim eden veya hizmet ifa eden firmalarca düzenlenmiş faturalar da sahte fatura olarak nitelendirilebilmektedir. Bu nitelemeler, fatura düzenleyen firmanın belirli bir tarihten sonra düzenlediği tüm faturaların sahte olduğuna ilişkin Vergi Tekniği Raporlarına dayandırılmaktadır. Vergi Denetim Kurulu’nun 2024 yılı Faaliyet Raporuna göre, toplam 15.302 adet sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemeye ilişkin Vergi Tekniği Raporu düzenlenmiştir.[2] Hakkında düzenleme kapsamında VTR yazılan mükellef sayısı durumun ciddiyetini açıkça ortaya koymaktadır.
VDK’nın açıklamaları ışığında, 1 Ekim 2025’ten sonra gerçek bir mal ve hizmet ifasına dayanan faturaları defterlerine kaydeden ancak alım yaptığı mükellefler hakkında sahte belge düzenleme yönünden VTR düzenlenmiş bulunan mükellefler için de vergi kaçakçılığı yönünden işlem yapılması riski doğmaktadır.
İspat Külfeti
Vergi Denetim Kurulunun sahte fatura kullanımına ilişkin mevcut görüşünün, (bilmeden kullanmanın esas olarak alınması) hem teknik zorluklar hem de incelemede zaman kısıtı nedeniyle vergi müfettişlerinin ayrıca bir manevi unsur araştırmasına gitmemesinden kaynaklandığını değerlendirmekteyiz. VDK’nın yeni uygulamasında, bilmeden kullanma ancak istisnai haller için geçerli olacaktır. Bu durumda, ya VDK her mevcut olayda manevi unsur araştırması yapacak ya da düzenleme gibi kullanmada da manevi unsuru karine olarak kabul edecektir. VDK’nın açıklamalarında bu konuya ilişkin bir belirleme olmamakla birlikte ikinci seçeneğin daha muhtemel olduğunu değerlendiriyoruz. Yani, sahte fatura kullanımından dolayı vergi kaçakçılığı suçlaması ile karşı karşıya kalan mükellefler, faturanın sahte olmadığını veyahut bu konuda bir bilgileri olmadığını ispatla yükümlü kalabilirler.
Böyle bir durumda, mükelleflerin satın alımlarına yönelik bir dizi prosedür uygulamaları ileride karşılaşabilecekleri riskleri minimize etmeleri açısından kritik önem taşımaktadır. Bu prosedürlere örnek olarak, satın almalara ilişkin olarak yazılı karar alınması, alım yapılan firma ile sözleşme yapılarak sözleşmeye ilişkin damga vergisinin zamanında ödenmesi, riskli bulunan tedarikçilerden SGK bildirimleri ile KDV beyannamelerinin istenmesi, satın alınan malların sevkine ilişkin detayların alınması, satın alınan malların ıslak imzalı tutanakla teslim alınması vb. sıralanabilir.
Sonuç Olarak
Vergi Denetim Kurulu’nun sahte belge kullanımına yönelik yeni yaklaşımı, vergi mükellefleri için bir dönüm noktası niteliğindedir. 1 Ekim 2025 tarihinden itibaren “bilmeden sahte belge kullanma” savunmasının istisnai bir durum olarak kabul edilmesi, sahte belge fiillerine karşı daha sert ve kararlı bir duruşun sergileneceğinin açık bir göstergesidir. Bu değişiklik, vergi mevzuatımızda tanımlanan kaçakçılık suçlarına ilişkin uygulamaları kökten değiştirecek ve mükellefler üzerinde önemli bir sorumluluk yükleyecektir.
Bu yeni dönemde, artık ispat yükü büyük ölçüde mükelleflerin omuzlarına binecektir. Gerçek bir ticari işleme dayansa bile, tedarikçi hakkında düzenlenen bir Vergi Tekniği Raporu nedeniyle mükelleflerin kendilerini ceza hukuku kapsamında savunmak zorunda kalmaları olasıdır. Bu nedenle, mükelleflerin ticari ilişkilerinde çok daha dikkatli ve proaktif davranmaları gerekmektedir. Tedarikçi risklerini minimize etmek için detaylı sözleşmeler yapmak, evrak takibi süreçlerini güçlendirmek ve şüpheli durumlarda ek teyit mekanizmaları oluşturmak gibi adımlar, gelecekte yaşanabilecek olası yaptırımlardan korunmanın anahtarı olacaktır.
[1] 09.09.2025 Tarihli Erişim; https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/mali-belgede-sahtecilikle-mucadelede-yeni-bir-safhaya-gecilecek/3664143
[2] 09.09.2025 Tarihli Erişim; https://ms.hmb.gov.tr/uploads/sites/17/2025/03/VDK-2024-Yili-Faaliyet-Raporu-c8a9030b4115e95c.pdf

Vergi Hizmetleri Ortağı

