İş Dünyasının Dijitalleşme Tarihi

Bugün somut olarak kullandığımız her şeyin (özellikle geçmişi son 100 yıla dayanan) hikayesini araştırmak, bana ‘yaşamak isteyip de yaşayamadığım yıllara’ gidiyormuşum hissi verir. Dijital dönüşüm terimi nispeten yeni kullanılmaya başlanmış olsa da bu kavramın iş dünyasındaki temelleri 80-100 yıl öncesine dayanır. İlgi alanım yani☺

Yazımda anlatacağım tüm gelişmeleri, dönemin ana karakterini yansıtan şu sınıflandırmaya göre düşünmek faydalı olur:

  • İnternet öncesi dönem:1940 – 1989
  • İnternet sonrası dönem:1990 – 2006
  • Mobil dönem: 2007 – 2019
  • Pandemi sonrası dönem: 2020 – 2022
  • Üretken yapay zekâ dönemi: 2022 – Günümüz

Dijitalleşme adı verilen analog verilerin dijitale dönüştürülmesi süreci, 1940’lı yıllarda başlamış. Amerikalı bilim insanı Claude Shannon’ın 1948 tarihli makalesi (79 sayfalık naif, tatlı bir makale, bu tür klasik yayınlara ilgi duyanlar için buraya link bıraktım), modern dijital iletişim teorisinin temelini atarak analogdan dijitale geçişi hızlandırdı. II. Dünya Savaşı sırasında geliştirilen ilk elektronik bilgisayarlar (ör. 1943 tarihli Colossus) ve elektronik transistörlerin icadı, elektronik hesaplamanın mümkün hale gelmesini sağlayarak savaş sonrasında işletmelerde dijital teknolojilerin kullanılmasının önünü açtı.

1940’lar: Dijital çağın temelleri

1940’lı yıllar, dijital dönüşümde tohum atma zamanı. Bilgisayar bilimindeki teorik gelişmeler sayesinde analog bilgi, dijital sinyallere dönüştürülmeye başlandı. Bu dönemde sayısal iletişim kavramı doğmuş; Claude Shannon’ın Bilgi Teorisi çalışması, günümüz internetinin de üzerinde yükseleceği dijital iletişim altyapısının matematiksel temelini oluşturdu. Bu dönemde yapılan çalışmalar, modern bilgisayarların ve dijital ağların öncüsü olmuştur (Claude Shannon, “A Mathematical Theory of Communication”, 1948).

1950’ler, 60’lar, 70’ler: İşletmelerde ilk bilgisayarlar ve EDP dönemi

1950’li yıllarda dijitalleşme, laboratuvarlardan çıkarak işletmelerde somut uygulamalar bulmaya başladı. 1951’de tanıtılan ticari amaçlı ilk bilgisayarlardan UNIVAC I, şirketlerin veri işleme görevlerini elektronik ortama taşıyabileceklerini göstererek işletmelerde EDP (Elektronik Veri İşleme) çağını başlattı. Aynı yıl İngiltere’de J. Lyons & Co., LEO adını verdiği bilgisayarı devreye sokarak dünyada ilk kez rutin ofis işlemlerini dijital bir makineye yaptırmayı başardı. Bu dönemde bilgisayarlar, büyük ölçekli işletmelerde veri işleme ve hesaplama işlemlerini hızlandırarak iş verimliliğini artırdı (UNIVAC I, 1951) (J. Lyons & Co., LEO Computer, 1951).

1980’ler, 1990’lar: Kişisel bilgisayar devrimi ve iş süreçlerinin dijitalleşmesi

1980’li yıllar, dijital dönüşüm tarihinde kritik bir sıçrama dönemi. Kişisel bilgisayar devrimi yaşanmış; bilgisayarlar, dev kurumsal sistemlerden çıkarak ofis masalarına ve evlere bu dönemde girmiştir. 1981’de IBM PC’nin ve 1984’te Apple Macintosh’un piyasaya sürülmesiyle çalışanlar ilk kez bireysel bilgisayar gücüne kavuşmuş, elektronik tablo ve kelime işlemci gibi ofis yazılımları günlük iş hayatının parçası haline gelmiş. Bu dönemde kişisel bilgisayarlar, iş süreçlerini daha verimli hale getirmiş ve yeni iş modellerinin ortaya çıkmasına olanak tanımıştır (IBM PC 5150, IBM, 1981) (Apple Macintosh, Apple Inc., 1984).

Bu dönemde işletmeler için geliştirilen büyük ölçekli yazılım sistemleri de kurumsal dönüşümü hızlandırdı. Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) yazılımları 1980’lerde ortaya çıkıp yaygınlaşarak finans, insan kaynakları, tedarik zinciri gibi çeşitli iş fonksiyonlarını bütünleşmiş bir dijital altyapıda birleştirdi. Benzer şekilde, 1990’lara doğru müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) sistemlerinin temelleri atıldı ve satış-pazarlama süreçleri dijital veriyle desteklenmeye başlandı .

Bilgi artık sadece operasyonel bir girdi değil, rekabet avantajı oluşturan stratejik bir varlık olarak görülmeye başlıyordu. Nitekim 1985’te Harvard Business Review’de yayınlanan ünlü bir makale, “bilgi devriminin ekonomiyi kasıp kavurduğunu, hiçbir şirketin etkilerinden kaçamayacağını” vurgulayarak bilgi teknolojilerinin rekabetçi stratejideki merkezi rolünü ortaya koyuyordu. Bu farkındalıkla birlikte şirketler, bilgi sistemlerinin yönetimine üst düzeyde önem vermeye başladılar; 1980’lerin ikinci yarısında birçok kurumda Bilgi Sistemleri Direktörü unvanı CIO (Chief Information Officer) seviyesine yükseltilerek BT, stratejik karar alma mekanizmalarına dâhil edildi.

2000’ler: İnternetin yükselişi ve küresel dijital ekonomi

1990’lardan 2000’lere geçiş, dijital dönüşümün ivmesinde adeta patlama etkisi meydana getirdi. İnternetin yaygınlaşması, iş yapma biçimlerini küresel ölçekte değiştiren bir devrim oldu. e-Ticaret ve çevrimiçi bankacılık gibi uygulamalar 1990’ların sonunda büyük bir yükseliş gösterdi. Bu dönemde iş dünyası, internetin sunduğu fırsatları değerlendirerek dijitalleşme sürecine hız kazandırdı.

2010’lar: Bulut, mobilite ve dijital dönüşüm stratejilerinin doğuşu

2010’lu yıllar, dijital dönüşümün bir yönetim stratejisi ve bütüncül bir kavram olarak sahneye çıktığı dönemdir. Akıllı telefonlar ve mobil uygulamalar, bu dönemde milyarlarca kullanıcıya ulaşarak müşterilerin beklentilerini değiştirdi. Şirketler, hizmetlerini ‘mobil öncelikli’ olarak yeniden tasarlamak zorunda kaldı. Sosyal medya entegrasyonu derinleşti: Facebook, Twitter, LinkedIn gibi platformlar pazarlama ve müşteri etkileşiminin temel mecraları haline geldi ve dijital reklamcılık, toplam reklam harcamalarında başat payı aldı. Bu dönemde bulut bilişim hizmetleri de yaygınlaştı ve işletmelere esneklik ve maliyet avantajı sağladı.

2020’ler: COVID-19 ile hızlanan dijital dönüşüm ve yapay zekâ çağı

2020’li yıllar, dijital dönüşümün vazgeçilmez bir gereksinim haline geldiği ve hızının beklenmedik biçimde arttığı bir dönem oldu. 2020 yılında patlak veren COVID-19 salgını, iş dünyasında yıllar alacak dijital değişimleri adeta birkaç ay içine sığdırdı. Karantina ve sosyal mesafe önlemleri, şirketleri müşteri hizmetinden iç operasyonlara kadar her alanda temassız ve uzaktan çalışmaya zorladı. Bu dönemde dijital dönüşüm harcamaları da rekor seviyelere ulaştı. 2022 yılında işletmelerin dijital dönüşüme yaptığı küresel yatırım 1,6 trilyon dolara yükselmiş ve 2026’da bu rakamın 3,4 trilyon dolara ulaşacağı öngörülüyor (Gartner, “Global IT Spendings”, 2022 / World Economic Forum, “Digital Transformation: Powering the Great Reset”, 2020 / McKinsey & Company, “The Next Normal: The Recovery Will Be Digital”, 2020). Ayrıca yapay zekâ ve otomasyon teknolojileri, iş süreçlerini daha verimli hale getirmek için yaygın olarak kullanılmaya başlandı.

2030’lara doğru: Geleceğin dijital işletmeleri ve yeni paradigmalar

Önümüzdeki on yıl (2030’lar), dijital dönüşümde yeni bir çağın başlangıcına işaret ediyor. Birçok uzman, 2020’lerde kazanılan ivmenin devamıyla, önümüzdeki on yılda, şimdiye kadarki tüm dönemlerden daha fazla inovasyon yaşanabileceği öngörüyor. Bu dönemde bir dizi ileri teknolojinin olgunlaşarak bir araya gelmesi bekleniyor: 5G/6G ve sıfır gecikmeli bağlantı, yapay zekâ, nesnelerin interneti, blokzinciri, kuantum bilişim, robotik ve immersive (AR/VR) teknolojiler gibi alanlardaki gelişmeler, iş dünyasını kökten değiştirecek potansiyele sahip. Ayrıca, dijital dönüşümün sürdürülebilirlik ve çevresel etkileri de daha fazla dikkate alınacak ve yeşil teknolojilerin kullanımı artacak gibi görünüyor.

Sonuç olarak…

Bir kısmını hep birlikte ve bilinçli olarak yaşadığımız bu gelişimin, önümüzdeki 5-6 yılı, geçmiş 80 yıldan çok daha debdebeli geçecek. Yapay zeka konusunda kartını yeni açan Google, beklenen ama beklenmeyen bir atak yaptı. Özellikle görsel oluşturma tarafındaki devrim ve Agent çağının resmen başladığını ilan etmiş oldu sanki.

Her hâlükârda dijital dönüşümün bir parçası, bilhassa yapay zekayı kullanma konusuna sıcak olmalıyız. Bir sene içinde ortaya çıkacak bambaşka gelişmelere ‘tamamen Fransız’ kalmamak  için, kafasını gözünü yara yara da olsa, bir yerlerden başlamak gerekir.

PKFİSTANBUL
PKF İstanbul is a member of PKF Global, the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).


“PKF`` and the PKF logo are registered trademarks used by PKF International Limited and member firms of the PKF Global Network.

They may not be used by anyone other than a duly licensed member firm of the Network.

Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL

PKFİSTANBUL
PKF İstanbul, PKF Global'a bağlı bir üye olup, her biri ayrı ve bağımsız hukuki bir varlık olan PKF International Limited üye firmalarının ağıdır. Her bir üye veya yazışma firmasının eylemleri veya eylemsizliği konusunda hiçbir sorumluluk veya yükümlülük kabul etmemektedir.

PKF İstanbul is a member of PKF Global, the network of member firms of PKF International Limited, each of which is a separate and independent legal entity and does not accept any responsibility or liability for the actions or inactions of any individual member or correspondent firm(s).
Eski Büyükdere Cad. Park Plaza, No: 14 Maslak İSTANBUL
HİZMETLERİMİZSizlere neler sunuyoruz?
Son Yazılar